DiÄer tüm hastalıklardan ayrı olarak psikiyatrik rahatsızlıkların plaseboyla yakın baÄlantı içerdikleri düÅünülmektedir (Lapierre 1995). Zaten araÅtırma sonuçları da bu fikri destekler niteliktedir: Plasebo yanıtlar, akut Åizofrenide genellikle etkili, hatta bazen klorpromazin ve remoksipride üstün bulunmuÅtur (Chouinard 1990). Uzun süreli Åizofrenide ise plaseboya yanıt oranları %30-45 arasındadır (Ruskin ve Nyman 1991). Bipolar hastalıkta yinelemelerin önlenmesinde plasebo %30 oranında etkili olmuÅtur (Klein ve ark. 1992). GenelleÅmiÅ anksiyete bozukluÄunda bu oran % 65âe kadar çıkmakta (Bech 1989) ama panik bozukluÄunda nedense %22âde kalmaktadır (Black ve ark. 1993). Bugüne kadar yapılan araÅtırmalar diÄer ruhsal rahatsızlıkların aksine obsesif kompulsif bozuklukta plaseboya karÅı bir direnç olduÄu, yanıt oranlarının %3 ve %13 arasında deÄiÅtiÄini göstermektedir ( Greist ve ark. 1990).
Neden psikiyatride plasebonun özel bir önem kazandıÄı ise, gerçekten de ilginç bir konudur. Kimilerine göre bunun nedeni psikiyatrik rahatsızlıkların doÄasında gizlidir. Psikiyatride farmakolojik olmayan plaseboların yani “telkin”, “ikna”, “iyilik beklentisi”, “güven”, “inanç” gibi durumların nedense daha merkezsel bir rol oynadıÄına inanılır. Böyle bir görüŠgeliÅmesinde elbette psikiyatrik rahatsızlıkların etiyolojilerini açıklamak için ortaya atılan psikoloji kuramlarının ve psikiyatrik tedaviler içinde psikoterapilerin henüz yeri ve konumun ne olduÄunun bir türlü belirlenememesinin büyük payı vardır.
Daha sonra ayrıntılı biçimde ele alacaÄımız gibi, farmakolojik olmayan plasebolarla bunların bir psikoterapi formu olması arasındaki farkı ayırt etmek neredeyse olanaksızdır. Bu nedenle psikiyatride plasebo etkisinin araÅtırılmasında farmakolojik olarak etkin olmadıÄı düÅünülen bir madde verilmesi kadar, kolayca doÄru bir biçimde yinelenebilecek olan etkisiz (inert) psikoterapi plasebolarına da gerek duyulmaktadır (Laporte ve Figuras 1994).
Psikiyatrik ilaçların psikolojik (duygu, düÅünce ve davranıÅ) etkilerinin ne olduklarının tam olarak bilinmemesi ve bilinenlerin de yöntemsel olarak hatalı bilgiler taÅıdıklarına iliÅkin yapılan eleÅtiriler de (Jacops ve Cohen 1999) psikiyatride neden plasebonun daha da önem kazandıÄının gerekçelerinden birisidir. Ayrıca özellikle birinci basamaktaki alan araÅtırmalarında, psikiyatrik ilaçların etkisini araÅtırırken, plasebonun katkısının hekimin ilgi ve merakınca belirlendiÄi de akıldan çıkarılmamalıdır. Ãünkü bu alanda yeterince bilgi sahibi olmama, yanlıŠtanı, yetersiz ve uygunsuz tedavi çok fazla görülmektedir (Laporte ve Figuras 1994).
Psikiyatride Plasebo sorununu tartıÅabilmek için bugün elimizdeki en iyi örnek depresyondur. Depresyon tedavisinde plasebonun yeri daha çok çalıÅılmıÅ, iyi araÅtırılmıŠve psikiyatrinin birçok rahatsızlıÄı için yapılabilecek bir tartıÅma, yalnızca depresyon baÄlamında sürdürülmüÅtür.
Depresyonda plaseboya yanıt verenler arasında ilk ataÄını geçirenlerin ve kadınların yanıt vermeyenlere göre daha fazla olduÄu ve bu kiÅilerin HAM-D depresyon total skorlarında, psikomotor retardasyon ve somatik anksiyete puanlarında düÅüklük gösterdikleri bulunmuÅtur (Bialik ve ark. 1995) Ama bu sonuçlara oldukça ters sonuçlar bildiren bir araÅtırma daha vardır (Wilcox ve ark. 1992); bu araÅtırmaya göre erkekler, evliler ve 65 yaÅından büyük olanlar plaseboya biraz daha fazla yanıt vermiÅlerdir; bu araÅtırmada da plaseboya yanıtın en iyi göstergesi, HAM-D skorlarının düÅüklüÄü olarak görülmüÅtür. Depresyonda plaseboya yanıt verenlerin özelliklerini saptamaya yönelik olarak yapılan bu çalıÅmalar, plasebonun ne denli deÄiÅken, karıÅık, görgül (empirical) araÅtırmayla tutarlı bilgiler alınması zor bir konu olduÄunun adeta açık kanıtı gibidir.
Uzun süre depresyon tedavisinde plasebonun rolüyle ilgili çalıÅmalar yapan Brown (1994) plasebo etkisinin yüksek sonuçlarını görünce, kronikleÅmiÅ ve/veya biyolojik görünümlere sahip olanlar dıÅındaki depresyonların tedavisinde ilk 6 hafta plasebo verilmesini ciddi olarak önerince ortalık birbirine girmiÅtir. Makalenin yayınlandıÄı sayıda Brownâa çeÅitli açılardan eleÅtiriler yönelten birçok baÅka yazıya da yer verilmiÅtir. Brown bu eleÅtirilere yanıt verirken “masaj”, “homeopati”, “manevi iyileÅtirme”, “mega-vitamin” gibi sözde alternatif tedavilere bu kadar ilgi varken ses çıkarmayanların kendisinin önerdiÄi bilimsel plasebo tedavisi karÅısında gösterdikleri infiali anlayamadıÄını belirtmektedir.
Aynı tartıÅmayı yani depresyon tedavisinde plasebo kullanımı tartıÅmasını, daha yakın zamanlarda bu kez Enserink (1999) ve Vernon (1994) açmıÅtır. Enserink, “zaman baÄımlı duyarlılaÅtırma” (time dependent sensitisation-TDS) kavramını plasebo etkisinin deÄerlendirilmesine taÅıyarak önemli bir katkı yapmıÅtır. Enserinkâe göre plasebo etkisini sınamak için hiç ilaç almayan yalnızca doÄal öykü etkisine sahip kimselerden üçüncü bir kontrol grubu gerekmektedir. Ãünkü organizmanın (gerek insan gerek hayvan) dıÅarıdan, yabancı ve stres yapıcı olarak gördüÄü her maddeye karÅı oluÅturduÄu özgül olmayan ilkel tepkileri ifade eden “zaman baÄımlı duyarlılaÅtırma” yüzünden plasebolar da tıpkı ilaçlar gibi tepkimelere yol açmaktadır. Bu yüzden özellikle antidepresan tedavide ortaya çıkan tedaviye geç yanıtları da yeniden ele almak gerekmektedir.
Vernon (1994) ise, plaseboların yalnızca depresyonda deÄil, en etkili oldukları kanıtlanan aÄrı durumları, otonomik duyum bozuklukları ve nöro-humeral denetim altındaki bozukluklarda verilen tedavinin hem yeterince etkinlik saÄlayamamıŠhem de hem de pahalı olması halinde kullanabileceÄini belirtmiÅ, plasebo etkisinin ruh-beden problemiyle baÄına dikkat çekerek, modern kemoterapinin egemenliÄi nedeniyle plasebonun klinik olarak yeterince geliÅtirilemediÄi üzerinde durmuÅtur.
GörüldüÄü gibi tartıÅmalar, her zaman yeniden alevlenmeye çok uygundur.
Sonuç
Plasebo ve plasebo etkisi konusundaki bu söylenenlerden biz önemli olduÄunu düÅündüÄümüz iki sonuç çıkarıyoruz. Birinci sonuç, plasebo etkisinin sayesinde, tıpta ve psikiyatride simgesel etkinin tedavideki rolünü bir baÅka perspektiften ele alma fırsatımızın doÄmuÅ olmasıdır.
Jerome Frank (1983a), tüm tedavilerin hastalık durumunun altında yatan özgül süreçleri düzeltmek ve hastalıkların özgül olmayan moral bozucu etkilerine karÅı etki göstermek gibi iki yanı olduÄunu ileri sürmüÅtür. Ona göre hem plasebo hem de psikoterapi, a) yardım eden kiÅiyle bir güven iliÅkisine baÄlı emosyonel boÅalım b) bir saÄlık kuruluÅu, c) akılcı, kavramsal bir Åema veya mit, d) törensel (ritualistic) etkenlerini bir araya getirerek ikinci iÅlev üzerinden tedaviye katkıda bulunmaktadırlar. Bu nedenle Frank, hastanın iyileÅme umutlarını besleyen plasebonun, sembolik iletiÅim yoluyla moral bozucu etkilerle savaÅa katıldıÄını ve bir psikoterapi türü olarak görülmesi gerektiÄini söylemektedir (Frank 1983b).
Frank (1986), plasebo ve psikoterapide iyileÅmenin “anlam dönüÅümü” sayesinde olduÄunu; anlam dönüÅümünün de Adolf Meyerâin insan bilincinin temel iÅlevi olarak gördüÄü âsimgeleÅtirmeâ (symbolisation) sayesinde yapılabildiÄi üzerinde durmaktadır. (Frank, “sembolleÅtirme”nin önemiyle ilgili olarak her ne kadar Adolf Meyerâe gönderme yapıyorsa da felsefe tarihinde, sembolün önemini en baÅta gelen düÅünürü Ernest Cassirerâdir. Meyer büyük olasılıkla çaÄdaÅı olan Cassirerâden etkilenmiÅ olmalıdır.)
Elbette Frank, simgeleÅtirme kavramını oldukça geniÅ bir anlamda kullanmakta, öyle ki plasebo etkisi için bugüne kadar içermesi gerektiÄi söylenen tüm anlamları âsimgeleÅtirmeânin anlam aÄı içine katmaktadır. Ä°lacın veya tıpsal iÅlemin özgül etkisi dıÅında kalan ve iyileÅmeye katkıda bulunan tüm etkenler, etkilerini simgeleÅtirme aracılıÄıyla yapmaktadırlar. Plasebo üstüne çalıÅan birçok kimse de plasebo etki için öznel olarak (subjectively), hoÅnutluk veren (pleasureable), anlamlı bir uyaranın önkoÅul olduÄu ve büyük olasılıkla bu öznel anlamlı uyaran sayesinde kiÅinin bedenindeki nesnel haz sisteminin harekete geçtiÄi kanısına varmıÅlardır (Lehrman 1993). Yani plasebo, bedenimizdeki haz sistemini harekete geçirecek Åekilde yorumlanmıŠolan tüm anlamlı uyaranları, ilacın Åeklinden hekimin ilgisine, tedavi saÄlayan kurumun gücünden hastanın umuduna kadar iyileÅme lehine yorumlanan tüm etkenleri kapsamaktadır. Plasebo etkisi, bedende hoÅnutluk durumuna yol açmakta dolayısıyla son çözümlemede, tıpkı bir ilacın etkisi gibi, bedendeki maddesel düzenekler aracılıÄıyla kendisini göstermektedir.
Bu, tam da bizim çeÅitli yerlerde (Göka 1997; 1999) tıbbın ve psikiyatrinin bilimsel konumu ele alırken insanın yorum yapan yanlarını hesaba katmamız gerektiÄiyle birebir örtüÅen bir bakıÅtır. Bizim de kanımız odur ki, insanın simgesel etkinliÄi ve anlam üreticisi konumu yorumsamacı (hermeneutic) bir tarzda sorgulanmadan plasebo etkisi tüketici biçimde ifade edilemez. Ä°nsan, bir dil, bir anlam aÄı içine doÄan ve sürekli onun içinde kalan bir varlıktır. Bilincinin açık olduÄu her anda insan bir anlam dünyasının içindedir ve sürekli olarak yorum yapmakta, anlam üretmektedir. Ä°nsanın bu yorumlama ve anlam üretme etkinliÄi felsefede ve beÅeri bilimlerde âyorumsamacı yaklaÅımâ (hermeneutics) baÅlıÄı altında ele alınmakta ve bu alanda oldukça verimli tartıÅmalar yapılmaktadır.
Ä°nsan hastalıÄına da bu hastalıÄı iyileÅtirmek için yapılan giriÅimlere de bir anlam yüklemektedir. Her insan, insan olması nedeniyle kaçınılmaz biçimde bu yorumsal üretimi yapmaktadır. Plasebo etkisinde belirleyici olan, gerek alınan ilacın ya da uygulanan tekniÄin gerek hekim hasta iliÅkisinin ya da tedavi sürecine katılan diÄer herhangi bir Åeyin “iyi geleceÄi” (ki bu hastanın öznel dünyasında hoÅnutluk saÄlayacaÄına eÅdeÄerdir) düÅüncesinin anlam aÄına güçlü bir etken olarak katılmasıdır. Anlam aÄı, yani yapılan tedavi giriÅiminin “iyi geleceÄi” inancı hekimi, tedavi ekibini ve hasta yakınlarını da içerdiÄi ölçüde plasebo etkisini arttıracaktır.
Pozitif plasebo etkisini ortaya çıkaran anlam modeli büyük olasılıkla Åu Åekilde çalıÅmaktadır: a) Hastanın önceden var olan inanç sistemi ve dünya görüÅü içindeki hastalıÄın anlamı pozitif bir tutuma göre deÄiÅir, b) hasta bakım veren bir ekip tarafından desteklenir, c) hastanın hastalıÄını denetim altında tutma ve ustalaÅma duygusu yeniden yapılandırılır veya arttırılır (Brody ve Waters 1980). Plasebonun simgeleÅtirme ve anlamla baÄı kurulduktan sonra, artık onun anlama genel rengini veren kültürle iliÅkilendirilmesi hiç de zor deÄildir (Hahn and Kleinman 1983).
Plasebo etkisinin varlıÄıyla birlikte ortaya ikinci sonuç, “tedavi” (treatment), “iyileÅtirme” (cure) gibi bugün anlamı yeterince net olmadan kullandıÄımız kavramların yanı sıra tıpsal iÅlemleri deÄerlendirmek için bir de “hoÅnutluk” gibi bir kavramın gerekip gerekmediÄidir. Kelimenin etimolojik anlamının ve sözlüklerin sürekli deÄindiÄi “hoÅnutluk” anlamına çaÄdaÅ tıpta yeterince yer verilmemesi, plasebo etkisini anlamak açısından gerçekten Åanssızlıktır.
Bugün tüm çaÄdaÅ hekimler, bırakın binlerce yıldır süregelen geleneksel tedavileri, daha birkaç on yıl önceki tedavilerin bile hastalara faydadan çok zarar verdiÄi inancını taÅımıyorlar mı? Günümüzde hangi ruh hekimi, zamanının Nobel ödülü kazanmıŠ“malarya ateÅ tedavisi”ni ve “insülin koma tedavisini” hastalarına uygulamaya cüret edebilir? Akla gelen bir diÄer soru ise: “Binlerce yıldır insanlara pek faydalı tedaviler uygulanmadıÄı halde, onları iyileÅtiren neydi ?” olacaktır. Bu soruya verilen yanıtta mutlaka “hoÅnutluk” anlamında plasebo etkisi de kendisine bir yer bulacaktır.
EÄer hoÅnutluÄun kavramsal sınırları ve tanımı bilimsel bir Åekilde belirlenebilirse, plasebo etkisi konuÅulurken hep gündeme gelmiÅ (Lehrman 1993) ama bilimsellikten henüz uzak kavramlar olan “umut” ve beklenti” gibi etkenlerin de deÄerlendirilebileceÄi bir çatı kurulabilecektir. Niye iyileÅme beklentisi ve umudu fazla olanların olmayanlara göre tedaviden daha çok yararlandıkları açıklanabilecektir.
KAYNAKÃA
Bech P 1989 Methods of evaluation of psychoactive drugs. Recenti Progressi in Medicina 80(12):706-711.)
Bialik RJ, Ravindran AV, Bakish DE ark. 1995 A comparison of placebo responders and nonresponders in subgroup of depressive disorder. J Psychiatry Neurosci 20:4:265-270.
Black DW, Wesner R, Bowers W, Gabel J 1993 A comparison of fluvoxamine, cognitive therapy and placebo in the treatment of panic disorder. Arch Gen Psychiatry 50(1)9:44-50.
Brody H 1980 Placebos and the philosophy of Medicine: Clinical, Conceptual and Ethical Issues. Chicago: University of Chicago Press.SAYFA ?
Brody H 1982 The lie that heals: The ethics of giving placebos. Annals of Internal Medicine 97:112-118.
Brody H, Waters DB 1980 Diagnosis is treatment. Journal of Family Practice 10: 445-449.)
Brown WA 1994 Placebo as a treatment of depression. Neuropsychopharmacology 10:4:265-269.
Chouinard G 1990 A placebo-controlled clinical trial of remoxipride and chlorpromazine in newly admitted schizophrenic patients with acute exacerbation. Acta Psychiatr Scand 82 (Suppl 358):11-119.
Dachir S , Kadar T, Robinson B, Levy A 1993 Cognitive deficits induced in young rats by long-term corticosterone administration. Behavioral and Neural Biology 60:103-109.
Enserink M 1999 Can the placebo be the cure. News Focus, 9 Apr, p.238.( index medicus ta nasıl sınıflayacaÄız?)
Forrester J 1997 Hakikat Oyunları. Ãeviren Yılmaz A. Ayrıntı Yayınları: Ä°stanbul 1999 Sayfa 83-91
Frank J 1983a The Placebo is psychotherapy. Behavioural and Brain Sciences, 6: 291-292.
Frank J 1983b The Placebo is psychotherapy. Behavioural and Brain Sciences, 6: 291-292.
Frank J 1986 Psychotherapy- the transformation of meanings. Journal of the Royal Society of Medicine 74:241-246.
Gotzsche PC 1994 Is there logic in the placebo. Lancet, vol 344. October 1: 925-926.
Göka E 1997 VaroluÅun Psikiyatrisi. Vadi Yayınları :Ankara.
Göka E 1999 Bilimlerin Vicdanı Psikiyatri. Ãtopya Yayınları :Ankara.
Greist JH, Jefferson JW, Rosenfeld R, ve ark. 1990 Clomipiramine and obsessive compulsive disorder: a placebo controlled double- blinde study of 32 patients. J Clinical Psychiatry 51(7):292-297.
Hahn A, Kleinman A 1983 Belief as pathogen, belief as medicine: “voodooo death” and the “placebo phenomenon” in anthropological perspective. Medical Anthropology Quarterly 14: 3-19.
Jacobs D, Cohen D 1999. What is really known about psychological alterations produced by psychiatric drugs. Ä°nternational Journal of Risk & Safety in Medicine 12: 37-47.
Klein E, Lavie P, Meiraz R ve ark. 1992 Increased motor activity and recurrent manic episodes: predictors of rapid relapse in remitted bipolar disorder patients after lithium discontinuation. Biol Psychiatry 31(3):279-284.
Lapierre YD 1995 Placebo: A potent but misunderstood psychotrope. J Psychiatry Neurosci 20:3: 173-174.
Laporte JR, Figuras A. 1994 Placebo effects in psychiatry. Lancet vol 344, Oct. 29, 1206- 1208)
Lehrman NS 1993 Pleasure heals. Arch Intern Med 153:26:929-935.
News 1994. Role of placebo effects in underestimated, literature surveys shows., Am J Hosp Pharm 51:16:1995-1996.
Ruskin PE, Nyman G 1991 Discontinuation of neuroleptic medication in older, outpatient schizophrenics. J Nerv Ment Dis 1979(4):212-214.
Sachdev P, Loneragan C, Westbrook F 1993 Neuroleptic-ınduced defecation in rats as a model for neuroleptic dysphoria. Psychiatry Research 47:37-45.
Shepherd M 1993 The Placebo: from specificity to the non-specific and back. Psychological Medicine 23: 569-578
Spiro H 1986 Doctors, Patients and Placebos. New Haven: Yale University Press, s.23, s.27, s.30.
Vernon MS Oh 1994 Placebo effect: can we use it better.
Vlades M 1979 Sham operations, revisited: a comparasion of complete vs. unsuccesful coronary arter bypass. American Journal of Cardiology 43:382.
Wilcox CS, Cohn JB, Linden RD ve ark. 1992 Predictors of placebo response: A retrospective analysis. Psychopharmacol Bull 28/2:157-162.
(36. Ulusal Psikiyatri Kongresi, 3-7 Ekim 2000/ Belek/ Antalya, sunulmuÅtur.)
Psikiyatride Plasebo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder