OTOÄ°MMÃNÃTE
Ancak, bazı patolojik durumlara baÄlı olarak hücre reseptörlerinin bozulması ile veya immün cevap ürünlerinden bazılarının deÄiÅik aktivite göstermesi ile, organizmada deÄiÅen doku antijenlerine karÅı immün cevap oluÅmaktadır. Organizmanın kendi doku antijenlerine karÅı immün cevap oluÅturmasına otoimmünüte, otoimmünizasyonun rol oynadıÄı hastalıklara da otoimmün hastalıklar denilmektedir. OluÅ mekanizması kesin olarak bilinmeyen bu tür hastalıkların tanısında organizmanın kendi dokularına karÅı oluÅan hücresel tip immün cevap ve oto-antikorların belirlenmesinden yararlanılmaktadır.
Freund adjuvantı ile karıÅtırılarak deney hayvanlarına verilen antijenlerle, hayvanın kendi dokularına karÅı immün cevap oluÅturulmuÅtur. Hashimoto 1956 yılında insan tirotoksikoz olgularında, hasta serumunda tiroglobuline karÅı antikorları göstermiÅtir. Organizmanın kendi doku antijenlerine karÅı otoantikorlar yaptıÄı ve bu otoantikorların organizmada harap olan hücre ve hücre artıklarının temizlenmesinde yardımcı olduÄu belirlenmiÅtir. Otoantikorların oluÅumu ve otoimmün hastalıkların görülme sıklıÄının yaÅa baÄlı olarak arttıÄı ve kalıtsal iliÅkili olduÄu gösterilmiÅtir. Hashimoto tiroiditi olan hastaların kardeÅ, anne ve babasından tiroid ve mide pariyatal hücre antikiorları bulunmuÅtur. Otoimmün hastalıklar ile immün yetmezliklerin birlikte daha sık rastlanıldıÄı ve bu hastalıklarla kanser oluÅumu arasında yakın bir iliÅki olduÄu bildirilmektedir.
Otoimmün hastalıkları klinik yönden hastalıÄın bulunduÄu organlar bakımından 2 gruba ayırabiliriz. Bunlardan bazılarında hastalık bir organda görülmektedir. Tiroid hastalıkları(Hashimoto Hst, graves hst), pernisiyöz anemi, adison, juvenil diabet gibi… bu otoimmün hastalıklara organa özgül otoimmün hastalıklar diyoruz. Birden fazla organ tutulumu varsa organa özgül olmayan veya sistemik otoimmün hastalıklar diyoruz. Bunlara örnek , romatoid artrit, skleroderma, SLE.
Organa özgül otoimmün hastalıklar, bir kiÅide daha sıklıkla beraber görülebilmektedir. ÃrneÄin, hashimoto tiroiditi ile pernisiyöz anemi, yine tiroidit hastalarla adison hastalıÄı normalde beklenenden daha sık olarak beraber görülmektedir. Organa özgül otoimmün hastalıklarda, diÄer organa özgül hastalıklarda bulunan otoantikorlar hastalık olmadan da bulunabilmektedir. ÃrneÄin hashimoto tiroiditinde tiroid antikorlarının yanında mide antikorlarının bulunması gibi.
Otoimmün Hastalıklarda İmmünopatolojik Mekanizmalar
1-Hücre içerisindeki maddeler gibi saklı ya da sekestre antijenler, organizma tarafından âkendisine aitâ olarak tanınmamıŠolabilir. Bunlar dolaÅıma karıÅtıkları taktirde bir immün cevaba yol açabilirler. Sempatik oftalmide etkili olan, bu mekanizmadır; normal olarak gözün içerisinde bulunan ve dolaÅıma karıÅmayan bir antijenin dolaÅıma katılması baÄıÅıklık cevabına neden olmaktadır. Otoantikorlar, sekestre antijenle birleÅemediklerinden kendi baÅlarına hastalıÄa yol açamayabilirler. ÃrneÄin spermlerdeki ve kalp kasındaki antijenlere karÅı meydana gelen antikorlar, seminifer tubulusların bazal membranıyla kalp hücresinin zarı tarafından bloke edilmektedir. Bununla birlikte immünolojik olarak aktif hale gelmiÅ T hücreleri için böyle bir kısıtlanma sözkonusu deÄildir ve bu hücreler dokularda zarara yol açmak bakımından çok daha etkilidirler.
2-Organizmanın âkendisine aitâ olarak tanıdıÄı antijenler; kimyasal, fiziksel veya biyolojik deÄiÅikliklere uÄrayarak bu özelliklerini kaybedebilirler. ÃrneÄin temas dermatitinde olduÄu gibi bazı kimyasal maddeler, vücut proteinleriyle birleÅerek onları immün cevabı meydana getirebilecek hale sokabilmektedir. IÅıÄa karÅı olan duyarlık, fiziksel nedenlerle ortaya çıkan otoallerjiâye örnektir. Ultraviyole ıÅınlar,deri proteinlerini deÄiÅikliÄe uÄratır, bunlar da hastada allerji yapar. Ä°zoniazid alımından sonra, tahrip olan hücre DNAâsı ile ilaç birleÅerek antijenite kazanmakta ve anti-nükleer antikorlar(ANA) oluÅmaktadır. Biyolojik olarak deÄiÅikliÄe uÄrayan antijenler ise Yeni Zelanda farelerinde gösterilmiÅtir; bunlarda devamlı olarak, konak dokularıyla birleÅtiÄi ve onları antikor yapımına yol açacak hale getirdiÄi bilinen bir RNA virusuyla enfeksiyon meydana getirildiÄinde; sistemik lupus erythematosusâu andıran otoallerjik bir rahatsızlık ortaya çıkmaktadır.
3-Yabancı bir antijen, organizmanın âkendine aitâ antijenleriyle çapraz-reaksiyon meydana gelmesine yol açan bir baÄıÅıklık cevabına neden olabilir. Streptokoklardaki M proteiniyle insan kalp kası arasındaki çapraz reaksiyon ya da kuduz aÅısından sonra ortaya çıkan ensefalit, buna örnek olarak gösterilebilir. Bu ensefalit vakalarında muhtemelen, aÅıdaki hayvan beyin dokusu tarafından baÅlatılan bir otoimmün çapraz-reaksiyonun rol oynadıÄı sanılmaktadır.
4-Otoimmünite oluÅumunda hücresel immün cevabın önemi de büyüktür. Th ve B lenfositler normalde organizmanın kendi doku antijenleri ile uyarılmamaktadır. Bu olay geliÅme sürecinde otoantijenlerle temas sonucu anerji (yanıtsızlık) oluÅmasıyla ve yetiÅkin dönemde ise otoantijene özgül supresör T hücresi oluÅmasıyla açıklanmaktadır. GeliÅim sırasında bir mutasyonla Ts lenfositlerin fonksiyonlarının azalması sonucu, Th lenfositlerin B lenfositleri sürekli aktive etmesi ile oto-antikorlar sentezlenmektedir. Haptenik bazı ilaçlar gibi yabancı maddelerin konak dokularına baÄlanmasıyla veya viruslar gibi kros reaksiyon verebilen antijenlerin verilmesiyle veya homolog dokunun Freund adjuvantı ile birlikte injeksiyonu ile Th lenfositler non-spesifik uyarılarak oto-antikorların oluÅmasına yol açmaktadır. Endotoksin gibi bazı maddeler, T lenfosit yardımı olmadan B lefositleri uyarmaktadır. Lepra, sifiliz, tüberküloz gibi kronik bakteri infeksiyonlarında adjuvant gibi kuvvetli ve devamlı uyarım yapan antijenler, B lenfositleri normal dıÅı uyararak otoantikorların sentezine neden olmaktadır. Kalıtsal bozukluk, immün sistemde T lenfosit olgunlaÅmasında bir bozukluk olarak geliÅebilmekte ve T lenfosit bozukluÄnda viral infeksiyona eÄilim artmaktadır. Otoantikor yapılması, immünokompetan hücrelerdeki mutasyon sonucu meydana gelen deÄiÅikliklere baÄlı bulunabilir. Bazı lenfoma vakalarında görülen monoklonal antikorlar, bu Åekilde açıklanmaktadır.
OTOÄ°MMÃN HASTALIKLARIN OLUÅUMUNDA ETKÄ°N OLAN FAKTÃRLER
Genetik Faktörler
Otoimmün hastalıkların patogenezinde genetik, immünolojik ve viral faktörler rol oynamaktadır. Ia (I region associated) antijenleri makrofaj ve lenfositlerde bulunan ve MHC genleri tarafından kontrol edilen bir antijendir. Otoimünitenin patogenezinde HLA antijenlerini yöneten gen lokuslarının rolü olduÄu belirlenmiÅtir.
İmmünolojik Faktörler
Otoantijenler baskılandıÄı veya fonksiyonları bozulduÄu zaman otoimmün hastalık oluÅmamaktadır. Yapısal olarak anomali kazanan otoantijenler veya ilaç gibi yabancı bir madde ile birleÅerek kros reaksiyon verilebilen otoantijenler hücre membranında molekül yapısı deÄiÅen otoantijenler, Epstein – Barr virusu, bakteri lipopoliskkaridleri gibi poliklonal aktivatörlerin T veya B lenfositleri direk uyarımıyla otoimmün hastalık oluÅmaktadır.
Hümoral İmmün Cevap
Eritrositlere karÅı oluÅan antikorların, eritrositlerle birleÅmesi ve komplemanın da aktivasyonu sonucu, sitolitik etki ile doku hasarı olmaktadır, bu tür hastalıklara otoimmün hemolitik anemi denilmektedir. Eritrositlere karÅı oluÅan antikorlar eritrositlerle birleÅtiÄinde, bu eritrositlerin dalak ve karaciÄier fagositer hücreleri tarafından tutulma ve tahrip edilmeleri hızla artmaktadır. Eritroblastozis fetalisde de mekanizma aynıdır. Tiroid hücre membran antijenlerine (tirotropin)karÅı oluÅan plasentadan geçebilen LATS antikorlarının Fab kısımları, tiroid hücrelerini sürekli uyararak neonatal hipertiroidizme neden olmaktadır. Spermleri aglutine eden antikorlar, spermlerin servikal mukus içine girmesini engelleyerek steriliteye yol açmaktadır.
İmmün Kompleksler
Doku antijenlerine karÅı oluÅan antikorlar ile anti-nükleer antikorların kanda dolaÅan antijen-antikor kompleksi oluÅturmaları böbrek glomerül kapillerinde birikmeleriyle glomerülonefrit; damar endotellerinde birikmeleri sonucu vaskülitler oluÅturmaktadır. Sistemik lupus eritematozda DNA – antijen-antikor, romatoid artritte romatoid faktör lgG kompleksleri hastalıÄın oluÅumundan sorumlu tutulmaktadır. Viral infeksiyonlarda immün kompleks oluÅumuna daha sık rastlanılmaktadır.
Hücresel İmmün Cevap
Hücresel otoimmün cevapta; lenfokinler, hücre içi paraziti olabilen bakteri ve virüs enfeksiyonlarından sonra geliÅen geç tip aÅırı duyarlılık reaksiyonları, lenfosit-hedef hücre iliÅkileri rol oynamaktadır. Freund adjuvantı karıÅtırılarak verilen beyin dokusu ile deney hayvanında ansefalomyelit oluÅturulmakta ve bu hasta hayvanın lenfositleri normal hayvanlara nakledildiÄinde aynı lezyonlar geliÅtirilebilmektedir. Lezyonların oluÅumunda hücresel cevabin ve NK hücrelerinin rolü olduÄu sanılmaktadır. Kuduz aÅısından sonra görülebilen ansafalit olgularında da aynı mekanizma düÅünülmektedir.
Viral Faktörler
Bazı viruslarla duyarlı hayvan ve insanlarda kalıcı kronik tipte viral infeksiyonlar geliÅmektedir. YavaÅ virusların otoimmün hastalıklarla ve immün komplekslerin oluÅumuyla iliÅkisi kesin bilinmektedir. Fare lenfositik koriyomenenjit virusu, kalıcı kronik viral infeksiyon ve immün komplekslerin oluÅumuna neden olmaktadır. Aynı mekanizma ile hepatit B virusu poliartrit nodoza, Epstein-Bar virusu infeksiyoz mononükleoz ve Burkitt lenfoması oluÅturmaktadır. Ä°nfeksiyoz mononükleozlu hastaların B lenfositlerinin yüzeyinde bulunan Epstein-Bar virusunun viral antijen reseptörlerine (CD21) karÅı duyarlılaÅmıŠatipik T lenfositleri bulunmaktadır.
Kuru ve Creutzfeldt-Jacop hastalıÄında immün kompleksler oluÅmaktadır. Antijen-antikor kompleksleri glomerul membranında ve kan damar duvarlarında birikmektedir.
NON-ORGAN SPESÄ°FÄ°K OTOÄ°MMÃN HASTALIKLAR
ROMATOÄ°D ARTRÄ°T
Periferik eklemlerde nonspesifik ve genellikle simetrik inflamasyon Åeklinde kendini gösteren; eklemde ve eklem çevresindeki oluÅumlarda ilerleyici harabiyetle sonuçlanma olasılıÄı yüksek olan, kronik inflamatuar bir hastalıktır.
Etiyoloji à kadın/erkek oranı 3/1dir. Toplumda prevalansı %1-3tür. Kadınlarda 3 kat fazla görülmesi ve sıklıkla menarÅtan sonra menapozdan önce görülmesi, hamilelik esnasında artması bize hormanal faktörlerin önemli olduÄunu göstermektedir.
Bunun yanında genetik faktörler de önemlidir. HLA-DR4 geni taÅıyanların %70inde RA bulunmuÅtur.
Ä°nfeksiyöz ajanlar da etiyolojide rol oynamaktadır. Buna raÄmen RA lilerin sinovyal sıvısında herhangi bir infeksiyöz ajan partikülü tesbit edilememiÅtir. Fakat Proteus vulgarisin yüzey antijeni ile HLA-DR4 arasında çarpraz reaksiyon geliÅtiÄi bilinmektedir. P. Vulgarisin tesbit edildiÄi persistan ÃSE lu kiÅilerde ki bunlar sıklıkla kadındır; RA e rastlanmaktadır.
Patogenez à sinovyal B lenfositleri tarafından salgılanan anormal Ig G ve bunlara karÅı oluÅan romatoid faktörler ki bunlar Ig G ye karÅı oluÅmuÅ Ig M dir; birleÅerek immün kompleksler oluÅturmaktadır. Bu immün kompleksler klasik ve alternatif yoldan komplemanı aktive ederek inflamasyonu baÅlatmaktadır. Eklem sıvısında oluÅan immün kompleksler bir miktar da kanda da oluÅtuÄu için vaskülitlere ve SLE benzeri semptomlara neden olumaktadır. SLE den farklı olarak immün kompleksler çok nadiren nefrite yol açar.
Tanı à Tanıda önemli olan kliniktir.
n Anamnez
n Simetrik poliartrit
n Direk grafide eklemlerde erezyon görülmesi
n Ä°mmünolojik olarak ise en deÄerlisi RF pozitifliÄidir. Bunun yanında hipergammagloblunemi, LE hücre pozitifliÄi, ANA , lenfositoz ve sedimantasyon hızlanması görülmektedir. Serum kompleman düzeyi normaldir ancak sinovya içindeki kompleman düzeyi düÅmüÅtür.
SLE
Birçok organı tutan sistemik bir hastalıktır. Tipik olarak 20-40 yaŠarası genç bayanları tutar, yüzde butterfly tarzında döküntü ve artralji ile karakterizedir. Hastaların %90 ı kadındır.
Etiyoloji à Kesin olarak bilinmemekle birlikte genetik olarak HLA-DR3 alleli taÅıyanlarda taÅımayanlara oranla daha sık görülür. Ig A selektif yetmezliÄi olanlarda da SLE daha sık görülmektedir. LE hücreleri, DNA ile anti-DNA komplekslerini fagosite etmiÅ olan granülositlerdir. LE hücrelerinin bulunması SLE yi düÅündürür, ama patognomonik deÄildir. LE hücresinin görülmemesi de bizi SLE den uzaklaÅtırmaz çünkü hastalıÄın seyri esnasında dönem dönem oluÅmaktadır.
Patogenez à DolaÅımda DNA-anti DNA kompleksleri oluÅur ve filtrasyon yapan zarlarda (böbrek, eklem, pleksüs choreideus gibi) depolanması ile doku hasarı oluÅur. Bunun yanında bilemediÄimiz mekanizmalar da vardır.
SLE lilerin %95 inde ANA pozitiftir. Ama spesifik deÄildir. Anti double stranded DNA en spesifiÄidir. Bundan baÅka anti single stranded DNA veya her ikisi birden, hipergamaglobulinemi, LE hücreleri, yalancı VDRL pozitifliÄi ve deri biopsilerinde immün kompleks depozitleri görülmektedir.
Tanı à AteÅ- butterfly rush- oral mukoza ülserleri- perikardit- plörezi- eklem aÄrıları- nefrotik sendrom- lenfadenopati- amenore- idrarda günlük 3,5 gramı aÅmıŠprotein üri ve hematüri- raynaud fenomeni- artrit- nöropati- 4000 in altında nötropeni- anemi- yalancı VDRL pozitifliÄi ve en önemlisi anamnez ve fizik muayenedir. Tanıda anti ds DNA da önemlidir.
SKLERODERMA
Deride, eklemlerdeki oluÅumlarda ve özellikle özefagus, bagırsak kanalı, tiroid, akciÄer, kalp,böbrek olmak üzere iç organlarda yaygın fibrozis, dejeneratif deÄiÅiklikler ve damar anomalileriyle karakterize bir hastalıktır. K/E oranı 4/1 dir.
HastalıÄın Åiddet ve ilerlemesi çok deÄiÅkendir. Yaygın skleroderma ile beraber iç organ tutulumu varsa ölüm ile sonuçlanır. Bazen de el ve yüzde skleroz oluÅup yıllar sonra CREST sendromuna dönüÅür. CREST sendromu sklerodermanın en benign formudur.
CÃ Calsinosis
RÃ Reynoud fenomeni
EÃ Esophageal dysfunction
SÃ Sclerodaktili
TÃ Telanjiektazi
Progresif sistemik sklerozda en sık ölüm nedeni böbrek tutulumudur. Hastaların %60-90 nında ANA pozitiftir. RF pozitifliÄide bulunabilir. Soluble nükleer antijene karÅı geliÅen anti Scl-70 antikoru skleroderma için spesifiktir. Ancak sadece %25 hastada pozitiftir. Anti-centromere antikoru ise CREST sendromundaki sklerodaktile ile baÄlantılıdır.
SJÃRGEN SENDROMU
Etiyolojisi bilinmeyen kronik, sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Artrit, aÄızda gözlerde ve mukozalarda kurumalarla kendini gösterir. Ãok zaman RA, SLE ve skleroderma gibi romatoid hastalıklarla bir aradadır. Daha çok yaÅı 40 ı geçen kadınlarda görülür. Solunum yollarındaki kuruma AC infeksiyonlarının sık görülmesine ve bazı vakalarda ölümle sonuçlanan pnömonilere neden olmaktadır. Ãç gruba ayrılır:
1-Bazı vakalarda sendrom yalnızca gözlerde veya aÄızda ortaya çıkar. Buna primer sjörgen sendromu diÄer bir deyiÅle sicca sendromu denir. Bununla HLA-DW3 alleli arasında bir beraberlik bulunmuÅtur.
2-Sekonder sjörgen SLE + primer biliyer siroz + polimiyozit ve sıcca sendromunun beraber görülmesine denir.
3-RA ile beraber olan sjörgen sendromu .
Sjörgen sendromunda %70 in üzerinde ANA pozitifliÄi yanında daha spesifik olan anti SS-A ve anti SS-B antikorları da mevcuttur.
Salgı kanallarının etrafında mononükleer ve CD4+ lenfosit infiltrasyonu vardır.
ORGAN SPESÄ°FÄ°K OTOÄ°MMÃN HASTALIKLAR
TÄ°ROÄ°D
Hashimoto Tiroiditi
Guatr ile birlikte hipotiroidizm vardır. Yüksek titrede oto antikorlar bulunur. BaÅlangıçta normal TSH seviyesi ve normal tiroid fonksiyonlarıyla birlikte guatr olabilir. Ä°leri safhada klinik kompensasyonla guatr ve artmıŠTSH görülür. Sonuç olarak yükselmiÅ TSH ve düÅmüŠT4 le birlikte hipotiroidizm geliÅir. Hastalarda genellikle tiroglobuline karÅı antikorlar geliÅir. Bu antiikorlar agglutinasyon ve presipitasyon testleri ile gösterilebilinir. Ayrıca tiroid yüzey antijerine ve ikinci bir kolloid antijenine karÅı oto antikorlar geliÅir. Dokuların zarar görmesi ve eninde sonunda ortaya çıkan miksödem; hem mikrozomlara karÅı olan antikorun hem de özel olarak programlanmıŠT hücrelerinin etkisiyle meydana gelmektedir.
Hashimoto tiroiditinde genellikle bezde tiroide özgü olmayan rejeneratif tiroid folikülleri görülür. Bezde destriksiyon ve fibrozis geliÅir. Normal tiroid bezinde foliküler hücreler kolloid aralıkta sıralanırlar. Bu hücreler kolloid aralıÄa tiroglobulin sekrete ederler. Buradan tiroid hormonları kapiller aralıÄa geçer. Hashimoto tiroiditinde ise normal yapı hemen hemen yok olur. Lenfosit, makrofaj ve plazma hücreleri araları doldurur. Germinal merkezinin etrafını küçük lenfositlerin kapladıÄı sekonder lenfoid foliküller ve küçük rejeneratif tiroid folikülleri bulunur.
Primer miksödem
Genellikle hashimato tiroidinden sonra meydana gelmektedir. EriÅkinlerdeki spontan hipotiroidizmin en sık nedenidir. Bezde kronik inflamasyon vardır. Kadın – erkek oranı 5/1 dir. Hastaların %70 i 50 yaÅın üstündedir.
Graves HastalıÄı
Tirotoksikozun en sık nedenidir. 20-40 yaÅları arasında pik yapar. Ekzoftalmus olabilir veya olmayabilir. Tiroid yüzey antijenleri, stoplazmik veya hücre membran reseptörlerine karÅı oto antikorların olması spesifiktir.
Graves hastalıÄındaki oto antikorlar TSH reseptörleri ile reaksiyona girer ve TSH gibi etki yapar.
Otoimmün tiroid hastalıklarında antiikorların etkilerine bakarsak graves hastalıÄındaki tiroid situmule edici immünglobulin metabolizmayı arttırır ve hipertiroidizme neden olur. Aynı zamanda tiroid growt situmule edici antikorlar guatra neden olur.
Hashimoto tiroiditinde tiroid growth situmule edici antikorlar guatra neden olur. Genelde hashimoto tiroiditinden sonra oluÅan miksödem de ise bloking antikorlar nedeni ile hem hipotiroidizim meydana gelir hem de bazı vakalarda fibrozis geliÅir.
MiDE -BARSAK
Pernisiyöz Anemi
A tip fundal ve B tip antral gastrit olarak ikiye ayrılır. Pernisiyöz anemi ile birlikte olan fundal tiptir. Antral tipte genelde helicobakter pilori de söz konusudur. Her iki tipte de kronik atrofit gastrit vardır. Aklorhidri, intrensik faktör eksikliÄi ve B 12 vitamin malabsorbsiyonu ile pernisiyöz anemi geliÅir.
Pariyatal hücre antikorları asit sekresyonu yapan H-K ATP aza karÅı oluÅur. Anti pariyatal hücre antikorları sekonder olarak otoimmün hasara neden olur. Bu antikorlar immünofloresan metodla tesbit edilebilir.
Pariyatal hücrelere karÅı geliÅen oto antikorlar intrensik faktör yapımını azaltır. Buna raÄmen yeterli B 12 vitamini verilirse pernisiyöz anemi geliÅmez. Ä°ntrensik faktör antikorları ise 2 çeÅittir. 1- Ä°ntrensik faktörün B12 vitaminine baÄlanmasını engelleyen bloking antikorlar ve 2. olarak intrensek faktörün ileuma baÄlanmasını engelleyen binding antikorlardır. Bunlar klinik olarak pernisiyöz anemiye neden olurlar.
Tedavide B12 vitamini hayatın devamı için enjeksiyon Åeklinde verilmelidir. Kortikosteroidler de pariyatal hücrelerin rejenerasyonunu saÄlar ve daha çok intrensik faktör yapımıyla B12 vitamini emilimini arttırabilir.
Antral gasttritte ise proton pompa inhibitörleri ve antibiyotik verilir.
Mide ve baÄırsak salgılarında ve lamina propriyada immünglobulinlerin bütün çeÅitlerine rastlanılmaktadır. Plazma hücrelerinden %80 i lg A, %15 i lgM, %5 i lgG ve %2 si lgD ile lgE sentezleyen hücrelerdir. Ig A eksikliÄi olanlarda inek sütündeki beta laktoglobuline karÅı akut mide-baÄırsak allerjisi, fındık benzeri gıdaların alınımı ile aÄız mukozasında ülser, ülseratif kolit, hatta baÄırsak lenfomaları bile görülebilmektedir.
Ãölyak HastalıÄı
Genellikle lgA eksikliÄinde görülen çölyak hastalıÄında laminapropriyada lenfosit ve plazma hücresi infiltrasyonu ve buÄday glutenine karÅı ıgM sınıfından antikorlar bulunmaktadır. Kalıtsal olan çölyak hastalıÄının tek yumurta ikizlerinde görülme oranının %75 olması bize çevresel faktörlerin de önemli olduÄunu göstermektedir.
Ãlseratif kolit
GÄ°S in eksezerbasyon ve remisyonla seyreden kronik inflamatuar bir hastalıÄıdır.
PANKREAS
Tip 1 IDDM
Tip 1 IDDM da karakteristik olarak pankreatik beta hücrelerine karÅı adacık hücre antikorları geliÅir. Bu antikorlar hastalıÄın baÅından itibaren bulunur. Hatta, hastalık klinik olarak ortaya çıkmadan yıllar önce bile görülebilir. Adacık hücrelerinin etrafındaki lenfositik hücre infiltrasyonu otoimmün hasarın olduÄunu desteklemektedir.
IDDM luların %90 ında HLA- DR3 veya DR4 alleli vardır. NIDDM luların %10 da adacık hücre antikoru bulunmaktadır. Bu hastalar tip 1 yani IDDM a meyillidir.
Ä°nsülin oto antikorları hipoglisemik ve tirotoksikozlu hastalarda tanımlanmıÅtır. Hipoglisemi ekseserbasyon ve remisyonlarla seyreder. Ig G yapısındaki insülin oto antikorları yeni teÅhis edilmiÅ hastaların IDDM a ilerlemesi muhtemeldir.
ADRENAL BEZ
Addison
Adrenal bezin tüberküloz destürüksiyonu %60 oranda oto immün hastalıÄa ilerler. Hiperpigmentasyon, zayıflık, kilo kaybı, hipoglisemi ve adrenokortikal hormonlarda eksiklik vardır. Mineralokortikoid eksikliÄi böbreklerde sodyum kaybı ve potasyum tutulmasıyla asidoza neden olur.
Adrenal korteksin her üç tabakasına karÅı da oto antikorlar geliÅir ve deÄiÅik klinik sonuçlara neden olur. Ama otoantikorlar en çok %80 in üzerinde olarak izole addison hastalıÄında bulunur.
BÃBREK
Glomerulonefrit
Böbrek dokusu ve glomerul bazal membranında bulunan nefritojenik antijene karÅı oluÅan antikorların bazal membranla birleÅmesi ile veya immün komplekslerin glomerul bazal membranında depolanması ile oluÅmaktadır
Goodpasture sendromu
Tip 2 aÅırı duyarlılık reaksiyonudur. Anti – GBM antikoru Åiddetli ve genelde fulminan bir hastalık olan GN e neden olur. Antikorlar direk olarak GBM ve akciÄer alveolar bazal membranını etkiler. Sonuçta progresif nefrit ve akciÄer kanaması meydana gelir. HLA – DR2 alleli taÅıyan yatkın kiÅilerde bir virüs infeksiyonu oto antikorların yapımını tetikleyebilir.
SÄ°NÄ°R SÄ°STEMÄ°
Kızamık, su çiçeÄi, kabakulak gibi virüs infeksiyonlarında, kuduz aÅılamalarından sonra miyelin proteinlerine karÅı hücresel tip immün cevap oluÅmakta ve akut yaygın ensefalomiyelit geliÅebilmektedir. Kalıtsal olduÄu sanılan subakut sklerozan panensofalitli hastaların beyin omurilik sıvılarında kızamık virüsüne karÅı antikorlar gösterilmiÅtir.
Myastenia Gravis
Myastenia gravis de sinir – kas baÄlantı yerinde bulunan asetil kolin reseptörlerine karÅı oluÅan oto antikorlar nöral sitimulusun kasa geçiÅini önler. Böylece adale zayıflıÄı oluÅur. Myastenia gravis te HLA B8 alleli önem taÅımaktadır.
KARACÄ°ÄER
Kronik Aktif Hepatit
Otoimmün hepatit genelde genç kadınlarda görülen ateÅ, artralji ve deride döküntü ile seyreden bir hastalıktır. DiÄer oto immün hastalıklarla ve HLA DR3 – B8 ile baÄlantılı olduÄu bilinmektedir.
Damar düz kas hücresindeki actine karÅı oto antikorlar geliÅmiÅtir. Bundan baÅka diÄer organ ve nonorgan spesifik antikorlarda bulunabilir.
Portal alanda ve karaciÄer parankimasında lenfosit ve plazma hücresi infiltrasyonu ile piecemal nekrozu geliÅir. Bu inflamasyon ve nekroz karaciÄeri fibrozise götürür.
Primer Biliary Siroz
Orta yaÅtaki kadınlarda kaÅıntı ve diÄer kolestaz bulguları ile seyreden oto immün bir hastalıktır. Sarılık geç bir bulgudur ama yıllarca asemptomatik de seyredebilir.
IgM yapısındaki antimitokondrial antikorların yüksek olması karakteristik bir bulgudur. Piruvat dehidrogenaz kompleksinin bir komponenti olan M2 antijeni mitokondriumun iç membranında lokalizedir. Bu antijene karÅı oluÅan antikorlar PBS için spesifiktir. DiÄer hastalıklarda oluÅan anti mitokondrial antikorlar M2 antijenine karÅı deÄildir. PBS de diÄer oto antikorlarda bulunabilir ama hastalık için spesifik deÄildir.
HLA klas 1 ve 2 antijenleri hasar gören safra kanalı hücrelerinde tanımlanmıŠama normal kanallarda bulunamamıÅtır. ArtmıŠHLA klas 1 antijenleri sitotoksik T hücrelerine karÅı hassasiyeti arttırabilmektedir.
GÃZ
Skleritis
Herpes zoster, tüberküloz veya aspergilloz gibi bazı infeksiyonlar ve konnektif doku hastalıklarıyla skleritisin iliÅkisi olduÄu düÅünülmektedir. Ä°mmün kompleksler depolanır, komplemanı aktive ederek polimorf hücrelerin kemotaksisi ve belki de oto immün reaktivasyona yol açabilir. Bir an önce tedaviye baÅlanmalıdır.
Ãveitis
Ãveit iris, siliar hücreler ve koroidin inflamasyonudur. Ankilozan spondilit ve BEHÃET sendromunda akut ve agresif olabilir. Bu formda iltihap ön kameradadır. Hafif form Reiter sendromunda, kronik sarkoidoz ve juvenil romatoid artiritte görülür. HLA B27 alleli ile baÄlantısı vardır.
Polenler ve bunlara karÅı oluÅan ıgE, konjunktiva altı dokusundaki mast hücre yüzeyinde birleÅmesi ile meydana gelen aÅırı duyarlılık reaksiyonu olan saman nezlesi konjunktiviti; immün kompleks hastalıkları sırasında oluÅan üveit ve gözde meydana gelen yaralanmanın atmosferik ortamda kalması sonucu diÄer gözde geliÅen sempatik oftalmia otoimmün göz hastalıklarıdır.
Tüberküloz, lepra, toksoplazma ve herpes simpleks virisü gibi kronik infeksiyon etkenlerinin uyarılmasından sonra T lenfositlere baÄımlı geç tip aÅırı duyarlılık reaksiyonu olan oküler sarkoidoz geliÅmektedir.
KAN HASTALIKLARI
Hücre harabiyeti antikorun çeÅidine baÄlıdır. Hem IgG, hem de IgM olayla ilgilidir. Kompleman ve onu aktive eden monosit fagositozu ile dalakta hemoliz geliÅir.
Intravasküler hemoliz kompleman nedeni ile olur ve IgM antikorları rol oynar. Bu olay tipik olarak ABO uyuÅmazlıÄındaki transfüzyonlarda görülür. DiÄer birçok eritrosit yıkımı ekstra vasküler fagısitozla meydana gelir.
Otoimmün Hemolitik Anemi
Primer veya sekonder olabilir. OHA sıcak reaktif IgG oto antikor nedeni ile olabilmektedir ki bu hastaların yarısı sekonder olarak lenfoma, SLE ve RA gibi otoimmün hastalıklarda görülebilmektedir.
SoÄuk reaktif lgM otoantikorları soÄuk hemaglutinin hastalıÄında görülür ki bu hemolitik anemi kroniktir ve Rayneud fenomeni ile iliÅkilidir. Bunda genelde tedaviye gerek yoktur, hastalara soÄuktan korunması önerilir.
Ä°diopatik Trombositopenik Purpura
Trombosit harabiyeti vardır ve tahrip olan trombositler antijeniktir. Böylece spontan olarak anti trombosit antikorları oluÅur. Trombosit yüzeyine yapıÅan haptenik ilaca karÅı antikor yapılıÅı, antijen – antikor kompleksinin trombosit yüzeyine yapıÅması, trombositlere karÅı immün cevabin geliÅmesi, endotoksinlerin alternatif yoldan komplemanı aktivasyonu sonucu trombosit toplanması ile trombosit tahribatı olmaktadır.
DERÄ°
Ä°laçlar, boyalar ve zehirli bitkilerin geç tip aÅırı duyarlılık reaksiyonları allerjik kontakt dermatiti yapmaktadır.
Pemfigus Vulgaris
Epiderm hücreleri arasında Ig ve kompleman depozitine karÅı IgG sınıfından oto antikorlar oluÅmaktadır. Hücreler arası depozit, oto antikorlar ve kompleman birleÅmesi ile pempigus vulgaris meydana gelmektedir.
IgG titresi ile hastalıÄın aktivitesi arasında baÄlantı vardir. Ayrıca sıklıkla SLE, timoma ve miyastania gravis ile de birlikte görülür.
Tedavide yüksek doz kortikosteroid verilmelidir. 180 – 360 mg / gün prednizolon
Büllöz Pemfigoid
Deri bazal membranının lamina lucida tabakasına karÅı IgG sınıfından oto antikorlar oluÅmaktadır. Pemfigus vulgaristen farklı olarak IgG titresi ile hastalıÄın aktivasyonu arasında bir korelasyon yoktur.
Tedavide pemfigusa göre oldukça düÅük, günde 40 mg prednizolon verilmesi genelllikle yeterlidir.
Dr. Mesut ORTATATLI
Otoimmün Hastalıklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder