Kemoteropötik maddelerin mikroplar üzerine iki türlü etkisi vardır. Birincisi üremelerini durdurucu (mikrobiyostatik),ikincisi de öldürücü (jermisid=mikrobisit) etkilerdir.Genel olarak her kemoteropötik madde, konsantrasyonuna baÄlı olmak üzere baÅlangıçtamikrobiyostatik ve daha sonra yüksek yoÄunluklarda mikrobisit etki ederler. Ãnemli olan organizmaya zarar vermeyen terapötik dozlarındaki etkilerdir.Buna göre kemoterapötikler, saÄaltım dozlarının etkinliÄine göremikrobiyostatik ve mikrobisit diye iki grupta toplanırlar.
Bugün bilinen baÅlıca etki mekanizmalarından en önemlileri aÅaÄıda bildirilmektedir.
1.DNA oluÅumasını ve DNA’da transktipsiyonu engelleyen etki:
a. Folik asit sentezini engelleyip purin ve timidin oluÅmasını dolayısıyla DNA sentezini bloke ederek etki:
Sülfonamidler bu tür etkiye tipik örneklerdir.Birçok mikroorganizmada nükleik asitlerin sentezinde rol pynayan bazı enzimlerin faaliyeti folik asite baÄlıdır.Folik asit formulüne bir göz atılacak olursa bunun puroamino benzik asit ile birbirine baÄlanmıŠbir pterin ve bir glutamik asit molekülünden ibaret olduÄu görülür.Hakiki sülfonamidlerin (sulfanilamid, sulfapiridin, sulfathizol, sulfadiazin) formülü ise folik asit yapısındaki esansiyel metabolit madde olan benzoik asite benzemektedir.Benzoik asit mikroorganizmalar için bir esansiyel metabolittir.
Esansiyel metabolit diye hücrenin iÅlevlerinin yürütülebilmesi için kesin olarak gerekli, asla enerji kaynaÄı olarak kullanılmayan ve hücre için hayatsal önemi bulunan maddelere denir. Aradaki kimyasal rekabet nedeni ile benzoik asitin yerine geçen sülfonamidler, folik asitin yapısını ve dolayısıyla iÅlevini bozarlar.Folik asit sentezi engellenince pürin ve thymidin oluÅması bloke olur. Dolayısıyla hücrenin birbirine baÄlı olan bütün iÅlevleri de durur (Mikrobiyostazis). Olay dolaylı olarak DNA sentezini etkiler.
Hayvansal hücrelerin enzimatik etkilerinde de folik asitin rolü vardır. Ancak bu organizmalar folik asiti büyelerindesentez etmezler. DıÅarıdan hazır olarak alırlar. Bu suretle benzoik asit hayvansal hücreler için bir esansiyel metabolik madde deÄildir. Onlar için esansiyel metabolit olan madde folik asittir. Sülfonamidlerin selektif toksisitesi bu esasa dayanır.
Para amino salistik asit (PAS) Mycobacterium tuberulosis’in üremesini durdurduÄu halde baÅka bakterilere karÅı etkisizdir. Aslında bu maddenin de bir benzoik asit antagonisti olarak etki olmasına karÅın yalnız tüberküloz basiline etki edebilmesi, PAS’ın bu bakteride benzoik asit ile enzimin farklı yanına etkili olabilmesi ile açıklanabilir.
Trimetrophim bakteri ve protozoerlerin dihidrofolik asit redüktaz enzimlerini, memelilerin aynı nitelikteki enzimlerine göre 50.000 kat daha yüksek oranda inhibe eder ve bu suretle bakteri ve protozoerlerin üremelerini önler. Dihidrofolik asit redüktaz enzimi dihidrofolik asiti tetrahidrofolik asite redükte eder. Bu kimyasal basamak pürinlerin sentezinde önem taÅır. Bu nedenle enzimin inhibisyonu dolaylı olarak DNA inhibisyonuna yol açar. Sulfamidler trimetoprim ile birlikte kullanıldıÄında , folik asit sentezinde gösterdikleri kademeli blokaj etkisi nedeni ile kemoterapötik etki birkaç misli daha fazla olur. 5 kısım sülfamethoxazole ve 1 kısım trimethoprime karıÅımı preparatlar birçok bakterilerin yaptıÄı idrar yolları, sindirim sistemi enfeksiyonları ile bazı parazitozlarda (malarya v.b.) baÅarı ile kullanılır.
b. DNA’ya baÄlı RNA polimerazı inhibe ederek etki:
Rifampin bu tür etkiye örnektir.DNA’ya baÄlı RNA polimeraza güçlü bir Åekilde baÄlanarak RNA sentezini inhibe eder. Ãzellikle kazaifiye baÄlı bölgelerde yerleÅmiÅ, metabolizma aktivitesi yavaÅlamıŠMycobacterium tuberculosis üzerindeki etkisi belirgindir. DeÄiÅik ya da benzer bir etkiyi virüsler gösterir. Bakteriler üzerindeki etkisi bakterisiddir. Actinomycinin etkisi de benzer nitelikte olmakla beraber memeli hayvan hücreleri için çok toksiktir.
c. Thiymidilate synthetase’ı bloke ederek transkripsiyonu önleme etkisi:
5-Fluctocine bu tür etki eden sentetik bir kemoterapötiktir. Mantar hücreleri iinde metabolize edilerek 5- fluorouracyl’e dönüÅtürülür. Etki bu yoldan olur. Memeli hücrelerinde metabolize edilimez.
d. DNA sentezini ve bu suretle DNA virüslerinin replikasyonunu önleyerek etki eden halogenleÅmiÅ primidinler, örneÄin 5-iodo-2′deoxyuridine (=idoxuridine=Ä°DU) memeli hayvan hücreleri için toksik oldularından lokal uygulamalarda kullanılır. Antivial kemoterapötiklerden cytarabine ve adenine arabinosid’in etkiside DNA üzerinedir.
e. DNA ile sıkı bileÅikler yaparak etkili olan mitomycinler çok toksiktir.
f. Quinolone’lar DNA gyrase enzimine baÄlanıp onu bloke ederler. Bu durumda süper sarmal oluÅuması durur, bakteri karıÅık bir mekanizma sonucunda ölür.
2. Hücre Ãeperi (Duvarı) Sentezini Ãnleme Etkisi:
DoÄal; biyosentetik ve semisentetik penisilinler ve sefalospo-rin’lerin etkisi bu yol ile olur. Bu etki bakteri hücresi çeperindeki temel madde peptidoglikanın oluÅumunda rol oynayan transpeptidaz ve karboksipeptidaz enzimlerinin iÅlevlerinin bloke edilmesine dayanır. Etkinin anti metabolit etki biçiminde olup olmadıÄı kesinlik kazanmamıÅtır. Bu suretle murein’in sentezi bozulur. Penisilinin birleÅtiÄi transpeptidazlara ve diÄer bazı enzimlere penisilin baÄlayan proteinler (PBP) adı verilir. Bunlar birkaç çeÅit olup PBP-1a, PBP-1b, PBP-2, PBP-3 diye adlandırılır. Hücre çeperi sentezi yalnız genç ve üremekte olan bakterilerde olageldiÄinden penisilin ve sefalosporinlerin etkisi de yalnız aktif üreme dönemi boyunca olur. Bu etki sonunda hücre çeperinin oluÅumu durur, hatta litik bir enzimatik etkinin ortaya çıkması ile çeper erir. Bakteriler de eriyerek harap olurlar (bakterisid etki). Yüksek ozmotik ortamdaki bakteriler, penisilinler ile karÅılaÅtıkları takdirde hücre çeperlerini kaybetmeerine raÄmen yaÅamaya devam ederler. Kemoterapötiklerle iliÅki kuran bakterilerin protoplast, sferoplast ve ”L” formlarının oluÅum mekanizmasının bu yol ile olduÄu bilinmektedir. Memelilerin hücrelerinde bakterilerinkine benzer bir hücre çeperi bulunmadıÄından bunlara türdeki bir etki düÅünülemez.Bu yüzdendir ki organizamada milyonlarca ünite penisilin’e tahammül edilebilmektedir.
Bakteriler penisilinlerden korunmak için penisilin’i parçalayan enzimler (beta laktamaz) yaparlar. Ancak metisilin ve kloksasilin gibi penisilinler bu enzimlerden zarar görmedikleri gibi onları baÄlarlar. Ãzellikle gram olumsuz bakterilere karÅı ampisilin gibi etkili ancak enzimlere duyarlı antibiyotiklerin, yukarıda adı geçen metisilin gibi etki alanı sınırlı fakat enzim baÄlayıcı etkisi olan penisilin’lerle birlikte kullanılması halinde sinerjik etki görülür.
Basitrasin, vankomisin, teikoplanin, ristosetin ve novabiosin gib antibiyotikler de bakteri hücre çeperinin oluÅumunu erken dönemde etkilemekte ve bu arada oluÅan hücre zarından da geçerek etki mekanizmaları baÅka yönlerde daha geniŠçapta olmaktadır.
3. HÃCRE ZARINA ETKÄ°:
Kematerapötikler, stoplazmik zar üzerine ya zarı eritici veya seçici geçirgenliÄini bozucu etki yaparlar. Stoplazmik zar, hücre çeperi bozulmaksızın eriyerek kaybolur ve bakteri ölü(bakterisit etki). Stoplazmik zara etki için bakterilerin aktif üreme döneminde bulunmasına gerek yoktur. Polimyxsin’ler (A,B,C,D,E) bakteriler üzerine ve polyen’ler bazı mantarlar üzerine bu Åekilde etki ederler. Hayvan hücresi stoplazmik zar fonksiyonu ile bakteri stoplazmik zarı iÅlevler benzer nitelikte olduÄundan kemoterapötiklerin selektif totsik etkisi güçtür. Bu nedenle adı geçen kemoterapötikler hücre için de oldukça toksik maddelerdir. Bununla beraber gerek hayvansal hücrelerin stoplazmik zarlarının ayrı yapıda olması gerekse bakteri ve mantar stoplazmik zar yapıları arasında görülen ufak tefek ayrımlar ilaçların seçici toksik etki yapmalarına neden olmaktadır. Polymyxin ve polyen’lerin etkisi yüzeye etkin deterjanlar gibi olup polyenler mantarlarda bulunup bakterilerde bulunmayan steroller üzerine etkilidir. Bir polyen olan amphotericin B, colistin ve nystatinin de benzer etkileri vardır.
Mantarlara etkili imidazol’ler membran lipidrinin biyosentezini inhibe ederek zar bütünlüÄünü bozar.
4. PROTEÄ°N SENTEZÄ°NE ETKÄ°:
Kloramfenikol, tetrasiklinler, eritromisin ve benzerleri, linkomisin ve aminoglikozitler bakterilerde protein sentezini inhibe edebilirler.Her ne kadar bu maddelerin protein sentezi üzerine olan etkilerinin Åekli kesinlikle ortaya konulmamıŠise de çoÄunluÄunun etki mekanizmasının ribozomlarla yakın iliÅkide olduÄu bilinmektedir. Bakterilerin 70S, memli hücrelerinin 80S ribozomlarına sahip olmaları, bunların alt birimlerinin deÄiÅik bulunması (Bakterilerde 30S +50S, memelilerde 40S+ 60S), kimyasal yapılarının ve iÅlevlerinin ayrı göstermeleri, kemoterapötiklerin etki mekanizmalarının selektif toksik sonuç vermesini açıklamaktadır.
Protein sentezini engelleyen antibiyotiklerin etki mekanizmaları ile ilgili olarak bilinen baÅlıca noktalar Åunlardır:
a. Ribozomların 30S alt birimlerinideki bir proteine baÄlanarak protein sentezini engelleyenlerden aminocyclitol’lerde aminoglycoside’ler (gentamisin, tabromycin, amicacin, streptomycin, kanamycin, netimycin, neomycin) bir yandan pebdit oluÅumunun baÅlatıcı kompleksinin (mRNA + formyl methionine + tRNA ) oluÅmasını bloke etmek, mRNA’nın yanlıŠokunmasına yol açarak yanlıŠve fonksiyonu olmayan protein oluÅturmak bir yandan da poliribozomları parçalamak suretiyle bakterisid etki gösterirler.
Aminoglikozidlere karÅı direnç kromozoma baÄlı olarak 30S birimindebaÄlantı proteinlerinin oluÅmaması plazmite baÄlı olarak da antibiyotiÄi parçalayan enzimlerin oluÅturulması ve stoplazmik zarın kemoterapötiÄe karÅı geçirgenliÄinin kalkması yoluyla oluÅur.
Aminoglikozidlere aminoglycoside yapısında olmayan spectinomycin de ribozomların 30S parçasına baÄlanır. Ancak mRNA’nın okunmasını engellemeden protein sentezini engeller.Etkisi geri dönücü olduÄundan bakteriyostatiktir.
Tetracyclin’ler de ribozomların 30S alt birimlerine reversibi (geri dönücü) olarak baÄlanıp tRNA’nın mRNA’ya baÄlanmasını engeller. Etkileri bakteriyostatiktir. Tetrasiklinlere karÅı direç genellikle plazmite baÄlı olarak stoplazmik zarın antibiyotiÄe karÅı geçirgenliÄinin yok olması ile oluÅur.
Chloramphenicol ribozomların 50S birimine baÄlanır. Peptidyl transferazı inhibe ederek oluÅturulmak istenen peptid zincirine yeni aminoasitlerin baÄlanmasını engeller. Etki bakteriyostatik olup antibiyotik etkisi kalktıÄında normale döner. Chloramphenicol’e direnç plazmid kontrolu altında olup Chloramphenicol transferaz oluÅturularak antibiyotiÄin tahrip edilmesine baÄlanır.
Makrolidler ( crythromycine, oleandomycin) de ribozomların 50S birimindeki 23S rRNA proteinine baÄlanmakla etkili olurlar. Peptid zincirinin baÅlatılması engellenir. Bakteri direnci kromozomal ya da plazmite baÄlanma yanının eksik olması temeline dayanır.
Lincomycin’ler (lincomycin, clindamycin) de ribozomların 50S birimlerine baÄlanırlar.Etkileri makrolidlerinkine benzer. Dirençleri de kromozomal mutasyona baÄlı olarak benzer niteliktedir
Kemoterapötiklerin Mikroplara Etki Mekanizması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder