ERÄ°TROPOÄ°ETÄ°N VE ERÄ°TROPOEZÄ°S
Eritropoietini anlamak için kısaca eritropoezis hakkında bilgi vermek gereklidir. Eritropoezis kırmızı kan hücreleri olan eritrositlerin yapımı anlamına gelir. Kemik iliÄinde oluÅan bu iÅlem de diÄer kan elemanları gibi retikulum hücresinden geliÅen multipotansiyel stem (kök) hücrelerinden oluÅmaktadır. Bu iÅlemin gerçekleÅmesi deÄiÅik safhaları içermektedir.
Multipotensiyel stem hücreleri
¯
Unipotansiyel stem hücreleri (Committed stem cell)
¯
Proeritroblast
¯
Bazofil eritroblast
¯
Polikromatik normoblast
¯
Ortokromatik normoblast
¯
Retikülosit
¯
Olgun kırmızı hücre
Proeritroblast: Bu terim Naegeli tarafından kullanılmıÅtır. Ayrıca pronormoblast veya erythrogon isimleri de deÄiÅik literatürlerde kullanılmaktadır. Bu yapının büyüklüÄü 12-22 m arasındadır. ÃoÄu kez yuvarlak veya hafifçe ovaldir. Bir çok kez protuberentina denilen çıkıntısı bulunabilir. Sitoplazması koyu bazofil olup çekirdek hücrenin büyük bir kesimini kapsar. Kimi kez hücrenin kenarına kadar gelir. Ä°nce retiküler bir vasıfta bir kromatin aÄı vardır. Ä°yi boyanmıŠpreparatlarla çekirdeÄin içinde bir veya birkaç tane koyu bazofil nükleol gözükür. Plazma hücrelerinden daha az olmakla beraber proeritroblastlarda birden çok çekirdekli olmaya eÄilimi vardır. ÃekirdeÄin kenarında pembe bir hare gözükür ki burası phase mikroskobu ile incelenirse granüllü bir bölge olduÄu saptanır. Hemoglobin oluÅumu burada baÅlar. Hücre olgunlaÅtıkça bazofil azalır. Yani RNA deÄeri düÅer, hemoglobin deÄeri artar. Mitozu kaba olup mitoz köÅeleri keskindir (1).
Unipotensiyel kök hücrelerinden proeritroblast oluÅabilmesi için eritropoietinin etkisi gereklidir. Proeritroblastlardan geliÅen diÄer hücreler için eritropoetine gereksinim yoktur.Kemik iliÄinde her bin hücrenin %2.53?ü proeritroblasttır (1).
Bazofil Eritroblast: Bazofilik normoblastta denir. Bu kan hücresi proeritroblasta benzer yanlız daha ufak ve nükleolü yoktur. Ãapı 10-16 m dur. Kromatin aÄı daha kabacadır ve çekirdeÄi oldukça büyüktür (1).
Polikromatik Normoblast: 8-14 m çapındadır. Ãekirdek bazofilliÄini yavaÅ yavaÅ kaybeder ve hücrenin daha az bir bölümünü kapsar. Sitoplazmada RNA azalıp hemoglobin arttıÄından hem asit hemde baz boyaları alır ve bu yüzden polikromatiktir. Kromatin çok kaba olup koyu boyanır ve kümeler halindedir. Spesifik mitotik indeksi %5.65?tir (1,7).
Ortokromatik Normoblast: 7-10 m çapındadır. Sitoplasması tamamen asidofilik olup hemoglobin almıÅtır. Bu yüzden eritrositte olduÄu gibi pembedir. Ãok az da olsa RNA vardır. Bunun için iyi boyanmıŠpreparatlarda çok hafif polikromatiktir. Daha sonra çekirdek dıÅarı atılır ve retikülosit meydana gelir (1,7)
Retikülositler: Retikülositlerde bir miktar RNA bulundÄu için supravital boya ile boyandıÄında retiküler bir görünüm arzetmektedir. Retikülositlerin normal deÄeri 50.000 mm³ tür. EriÅkinlerde kemik iliÄinde yaklaÅık olarak %20 ve periferide %0.5-2 oranında bulunur. Hemoglobin yapımı az da olsa devam eder. Retikülositlerin yaÅama süreleri 1-2 gündür. Akut kanamalarda erkenden retikülasitler oluÅur ki bunların yaÅama süreleri daha kısadır. Kemik iliÄinin sellülaritesindeki akut deÄiÅmelerin hücrelere yaptıÄı etkiler metabolik deÄiÅiklikleri gerektirir ki bu da sonuç olarak metabolik olarak tamamlanmamıŠhücrelerin salınımına neden olabilir (1,2).
Åekil-1: Eritropoietik aktivite ve eritropoezis (23).
ERÄ°TROPOÄ°ETÄ°N
Yapı ve Fonksiyonu:
Hipoksik halde bulunan veya kanaması olan bir kiÅide hemoglobin sentezi, eritropoezis ve eritrositlerin kana geçiÅi hızlanır. Bunun aksine kan transfüzyonu ile eritrosit miktarı arttırılmıŠkiÅilerde (kan dopingi gibi) eritropoietik aktivite miktarı azalır. Eritropoietik aktivitedeki bu deÄiÅiklikler dolaÅımda bulunan ve 165 aminoasit ile in vivo aktivite için gerekli olan 4 oligosakkarit zinciri içeren ve 60.000 dalton molekül aÄırlıÄında, glikoprotein yapısındaki bir hormon olan eritropoietin tarafından gerçekleÅtirilir. Bunun kandaki konsantrasyonu anemide belirgin Åekilde yükselir (Åekil-1). Bu hormona ait gen klonlanmıŠve hayvan hücrelerinde, klinik kullanıma uygun rekombinant eritropoietin üretilmiÅtir. Rekombinant eritropoietin böbrek yetmezliÄi olan kiÅilerde gözlenen anemilerin tedavisinde ve olacakları ameliyatlarda kendi kanları kullanılacak kiÅilerden önceden kan alıp depolama amacıyla eritropoezi uyarmada kullanılmaktadır. Sporda da yine illegal bir yöntem olan eritropoietin dopingi olarak, eritropoezi arttırarak aerobik performansta artıŠsaÄlamak amacıyla da kullanılmaktadır (4,5,8).
Eritropoietin kemik iliÄindeki eritropoietine duyarlı kök hücrelerini uyarır. Bu hücrelerden eritrosit öncülü hücreler, bunlardan da olgun eritrositler meydana gelir. Eritropoietin reseptörü sitokin reseptör üst ailesinden, tek bir transmembran domen içeren, lineer bir proteindir. Bu hormonun hücre
içi etkilerini oluÅturmada kullandıÄı mekanizma bilinmemekle beraber bu bir tirozin kinaz olabilir. Bununla beraber eritropoietin düzeyleri düÅük olduÄunda eritroid seri kök hücreleri, kendisini programlanmıŠhücre ölümünün izlediÄi DNA yarılması göstermektedir. ÃeÅitli hücre tiplerinde apoptoz oluÅu birçok dokunun normal geliÅim sürecinin bir evresidir. Eritropoietin DNA yarılmasını önleyerek eritrositer seri kök hücrelerinin yaÅamasını saÄlar (4).
Kan dolaÅımındaki yarı ömrü yaklaÅık 5 saat olan eritropoietinin temel inaktivasyonu yeri karaciÄerdir. Eritrosit olgunlaÅması nisbeten uzun bir süreç olduÄu için eritropoietin etkisi ile dolaÅımdaki eritrosit sayısının artması için 2-3 gün gerekir. Molekülün karbonhidrat kısımlardaki sialik asitlerin çok az bir kaybı dahi eritropoietini hem biyolojik olarak etkisiz hale getirir hem de yarı ömrünü 5 dakikaya indirir (9).
Kısaca eritropoietin:
Demirin eritrosit içine girme derecesini, retikülosit teÅekkül derecesini ve eritrosit sayısını arttırmaktadır (10).
Hematokrit
Åekil-2: Kan baÄıÅlayan saÄlıklı kiÅilerde (5) ve çeÅitli tip anemileri olan hastalarda (g)plazma eritroproietin düzeyleri (4).
Kaynakları:
EriÅkinlerde eritropoietinin yaklaÅık %85?i böbreklerde, %15?i karaciÄerde yapılır. Bu organlarda, eritropoietin mRNA?sı bulunur. Dalak ve tükrük bezlerinin ekstrelerinden de eritropoietin elde edilebilir ancak, eritropoietin mRNA?sı bulunmayan bu dokularda eritropoietin yapımı olmaz. Eritrosit yapımı ve eritropoietin üretiminin kemik iliÄi ve böbrekler tarafından yüklenilmesinden önceki fötal ve yenidoÄan evresinde en önemli eritropoietin ve eritrosit yapım merkezi karaciÄerdir. ÃeÅitli böbrek hastalıkları nedeniyle böbrek dokuları azalmıŠya da böbrekleri çıkarılmıŠeriÅkinlerde meydana gelen açıÄı karaciÄer kapatamaz ve anemi geliÅir. Yine birçok böbrek hastalıkları eritropoietin yetersizliÄine baÄlı anemiye sebep olur (3,4).
Eritropoietin böbrek korteksindeki peritübüler kapillerlerin endotel hücrelerinde üretilir (juxtoglomerüler hücreler). KaraciÄerde hem Kupffer hücrelerinin hem de hepatositlerin eritropoietin sentezlendiÄi ileri sürülmektedir (3,5).
Salınımın Düzenlenmesi:
Eritropoietin salınımının temel uyarıcısı hipoksidir. Androjenler ve kobalt tuzları da eritropoietin salınımını uyarırlar. Yeni elde edilmiÅ kanıtlar böbreklerde ve karaciÄerde eritropoietin salınımını düzenleyen O2 algılayıcının bir hem proteini olduÄunu ve eritropoietin geninden eritropoietin mRNA?sının transkripsiyonunun bu proteinin dioksi formu tarafından uyarılıp oksi formu tarafından inhibe edildiÄini telkin etmektedir. Yüksek irtifada oluÅan alkaloz eritropoietin salınımını kolaylaÅtırır. Katekolaminler, renin-anjiyotensin sisteminin eritropoietin sisteminden tamamen baÄımsız olmasına raÄmen tıpkı renin salnımı gibi eritropoietin salınımını da bir b-adrenerjik mekanizma ile kolaylaÅtırır. Adenozin de eritropoietin sentezini uyarırken, bir adenozin antagonisti olan teofilin inhibe eder (4).
Kobalt ile Eritropoietin Arasındaki Ä°lgi: Kısaca deÄinecek olursak; Kobalt iyonunun (örneÄin kobalt klorür) eritropoeze etkisi çoktan beri bilinmektedir. Organik kobalt tuzları hayvanlarda ve normal insanlarda kullanılırsa poliglobüli geliÅir. Deneyler göstermiÅtir ki kobalt, eritropoietin salgısını arttırmaktadır. Ä°zole edilmiÅ böbreÄin kobalttan zengin maddelerle beslenmesi sonucunda eritropoezin arttıÄı çeÅitli hayvan deneylerinde gösterilmiÅtir. EÄer çok miktarda askorbik asit (C vitamini) verilirse kobaltın stimulazan etkisi görülmez. Bu da kobaltın toksik dozlarda oksijen taÅıyan fermentleri inhibe ettiÄi ve bu suretle doku hipoksisi yaparak eritropoietin ifrazına neden olduÄu ileri sürülmüÅtür (1).
Kortikosteroidlerin Eritropoeze Etkisi: Steroidlerin kemik iliÄine stimulan bir etkisi olduÄu anlaÅılmaktadır. Kortikosteroidlerin fizyolojik deÄerlerde eritropoezi stimüle etmelerinin sebebi bu hormonların oksijen harcanmasını arttırdıÄından ileri geldiÄi sanılmaktadır (1).
Androjenler ve Eritropoezis: Horozlarda kan deÄerlerinin tavuklardan daha yüksek olması androjen hormonların etkisiyle aydınlatılmak istenmiÅtir. Yine birçok hayvan deneyleri ve klinik gözlemler androjenlerin kan deÄerlerini arttırdıÄını göstermiÅtir. Steinglas ve arkadaÅları 1941?de sıçanlarda, testislerin çıkartılması ile hemoglobin ve eritrosit deÄerlerinin azaldıÄını ve testosteron verilmesi ile tekrar yükseldiÄini bildirmiÅlerdir. Yine kastre olanlara testosterone propionate veya methyl testosterone verilmekle kan deÄerlerinin belirli biçimde arttıÄı gösterilmiÅtir. Tedavi kesilince bu deÄerler eski durumuna dönmüÅtür (1).
Ãstrojenler ve Eritropoezis: Androjenlerin zıddına östrojenler eritropoez üretimini azaltır. Hayvan deneylerinde yüksek dozda östrojenle alınan sonuçlar bu fikri vermiÅtir (1).
Tiroid Hormonları ve Eritropoezis: Tiroksinin eritropoezi oksijen harcanmasını arttırmak yolu ile stimüle ettiÄi kesin olarak bilinmektedir. Radyoiyot ile hipotroid yapılmıŠköpeklerde anemi ve sirküle olan kan volümünde azalma saptanmıÅtır. Köpeklerdeki bu deÄiÅiklik thyroxine ile normale dönmüÅtür. Thyroxine plazma demir devrini arttırır ve hayvanlarda radyo-demirin eritrositlere baÄlanmasını hızlandırır. Hayvan deneylerinde tiroidin çıkarılmasından sonra doku hipoksemi eritropoietin oluÅumu aynen sürer. Yine deneylere göre tiroidin doÄrudan doÄruya kemik iliÄini stimüle etmediÄini söyleyebiliriz. Ayrıca tiroid hormonları eritropoietinin kemik iliÄine etkisini arttırmaz. Oksijen harcanmasını arttırması ile veya kalorijenik etki ile eritropoietin salgısı artar (1).
Hipofiz ve Eritropoezis: Simmonds kaÅeksisinde anemi eskiden beri bilinmektedir. Hipofizi çıkartılmıŠsıçanlarda hemen daima anemi saptanmıÅtır. Ãzellikle kemik iliÄinde eritroblastların azaldıÄı bulunmuÅtur. Bugün hayvan deneylerine göre hipofizin eritropoez için kesin olarak bulunması gereken bir organ olmadıÄı kabul edilmektedir. Buna raÄmen hipofiz, etkisi altında bulundurduÄu tiroid, sürrenal ve testis hormonları ile eritropoezin kontrolünde rolü vardır (1).
Growth Hormon (Büyüyme Hormonu) ve Eritropoezis: Son zamanlarda hipofizi çıkartılmıŠsıçanlarda yapılan deneyler, büyüme hormonunun eritropoez için gerekli olduÄunu göstermektedir. Büyüme hormonunun etkisi eritropoietin yoluyla olmaktadır. Yine prolaktin hormonunun sıçanlarda eritropoezi stimüle ettiÄini gösteren gözlemler vardır. Yine sıçanlarda laktasyonda eritrosit volümünün arttıÄı ve kanda eritropoietik aktivitenin yükseldiÄi bildirilmiÅtir (1).
Doku Oksijenlenmesinin Kontrolünde Sistem Diyagramı: Burada doku oksijenlenmesinin düzeyini regüle eden bir negatif feedback mekanizmasının kontrol diyagramı verilmektedir (Åekil-3). Åekilde sıklıkla doku hipoksisine neden olan ve böbrekte eritropoietin salınımını stimüle eden faktörlerin listesi görülmektedir (2).
OKSÄ°JENLENMEYÄ° AZALTAN
FAKTÃRLER
(1. Kan hacmi azalması)
(2. Anemi)
(3. Hemoglobin azlıÄı)
(4. Kan akımının azalması)
(5. AkciÄer hastalıkları)
Åekil-3: DıŠfaktörlerin etkisiyle doku oksijenlenmesi azaldıÄı zaman eritrosit yapımını hızlandıran eritropoietin mekanizmasının fonksiyonu (2).
Eritrositlerin Yapımı İçin Gerekli Vitaminler
OlgunlaÅma Faktörü-Vitamin B12 (siyanokobalamin): B12 vitamini bütün vücut hücreleri için esaslı bir besin maddesidir. Bu vitaminin eksikliÄinde dokuların büyümesi genel olarak aÄır bir Åekilde deprese olur. Bu, B12 vitamininin DNA sentezi için gerekli olmasından kaynaklanır. Bu vitaminin eksikliÄi nukleusun olgunlaÅmasını duraklatarak bölünmenin geri kalmasına yol açar. Alyuvarların üretildiÄi doku, bütün vücut dokuları içinde en çabuk büyüyen ve proliferasyona uÄrayanlar arasında olduÄundan, B12 vitamini eksikliÄi eritrosit üretim hızını özellikle inhibe eder. Kemik iliÄindeki eritroblastik hücreler hızlı proliferasyon göstermedikleri gibi, normalden daha büyük megaloblastik hücrelere dönüÅürler. Makrosit adı verilen olgun eritrositler geniÅtir ve ince, düzensiz bir membrana sahip olup, normal disk Åekilleri yerine oval biçimde görülürler. Az sayıda oluÅan bu makrositler dolaÅıma katıldıktan sonra, oksijen taÅıma yeteneÄine sahip olmakla birlikte frajil olduklarından normalin ancak ½, 1/3?ü kadar kısa ömürlüdür. Böylece B12 vitamini eksikliÄi eritropoez sürecinde olgunlaÅma bozukluÄuna yol açar (2).
Anormal Åekilde hücrelerin nedeni Åöyle açıklanmaktadır: DNA sentezindeki yetersizlik hücrelerin bölünme hızını yavaÅlatırken, RNA yapımını engellemez. Böylece, normalden daha fazla RNA oluÅarak, öteki bütün stoplazmik içeriÄin, hemoglobin dahil, aÅırı miktarda geliÅmesine neden olur, bunlarda hücreyi büyütür (2).
Ayrıca, hücrenin bazı genlerini anormal replikasyonla hücredeki öteki anormalliklere yol açması da olasıdır (2).
Eritrosit OlgunlaÅmasında Folik Asitin (Pteroilglutamik Asit) Etkisi:
Bazen, olgunlaÅma kusuruna baÄlı anemili hasta, B12 vitamini yerine, folik asit tedavisine iyi cevap verir. Bundan anlaÅıldıÄı gibi bu vitamin de alyuvarların olgunlaÅmasıyla ilgilidir. Folik asit de B12 gibi, fakat farklı yoldan DNA yapımı için gereklidir. Folik asit DNA sentezi için gerekli nükleotidlerden biri olan deoksimidilat oluÅumunda deoksiürodilatın metilasyonunu hızlandırır (2).
HEMOGLOBÄ°N YAPIMI:
Konumuzla indirek iliÅkisinden dolayı hemoglobin yapımı hakkında da kısaca bilgi vermek gerekir.
Hemoglobin sentezinin eritroblastlarda baÅlayarak retikülosit evresine kadar, hatta hafif de olsa bu evrede de devam ettiÄini daha önce de belirtmiÅtik. Retikülosit kemik iliÄini terkedip, dolaÅım kanına atıldıktan sonra birgün ya da daha uzun bir süre, az miktarda hemoglobin yapımını sürdürürler.
Åekil-4: Hemoglobin oluÅumu (2).
Åekil 4, hemoglobin yapımındaki temel kimyasal aÅamaları göstermektedir. Ä°zotopla izleme çalıÅmalarında hemoglobinin hem bölümünün, baÅlıca asetik asit ve glisinde sentez edildiÄi ve bu sentezin büyük kısmının mitokondrilerde geçtiÄi bilinmektedir. Asetik asit, krebs çemberinde süksinil-CoA?ya dönüÅür ve bunun iki molekülü iki molekül glisinle baÄlanarak pirol bileÅiÄini yapar. Sonra dört pirol bileÅiÄi kombine olur ve bir protoporfirin bileÅiÄi yapar. Protoporfirin IX olarak bilinen protoporfirinlerden biri demirle birleÅerek hem molekülünü oluÅturur. Sonunda, dört hem molekülünün herbiri ribozomlarda sentez edilen ve hemoglobin zinciri diye adlandırılan çok uzun bir polipeptid zincirine baÄlanır (Åekil-5). Herbirinin molekül aÄırlıÄı 16,000 dalton olan bu subünitelerden dört tanesi gevÅek bir baÄlanma ile biraraya gelerek hemoglobin molekülünü oluÅturur (2,10).
Hemoglobin subünite zincirlerinde polipeptid bölümündeki amino asit içeriÄine baÄlı hafif farklılıklar vardır. Farklı zincirler alfa, beta, gama vb. zincirleri olarak adlandırılır. EriÅkin insanda en çok bulunan hemoglobin formu, iki alfa ve iki beta zincirinden oluÅan hemoglobin A?dır (2).
Her zincirde bir hem prostetik grubu bulunduÄu için, her hemoglobin molekülünde dört ayrı demir atomu vardır; bunlardan herbirine bir molekül oksijen baÄlandıÄından, her hemoglobin molekülü ile 4 molekül oksijen (ya da 8 atom) taÅınabilir. Hemoglobinin molekül aÄırlıÄı 64,458 daltondur (2).
(Hemoglobin zinciri-a yada Ã)
Åekil-5: Hemoglobin molekülünün temel yapısı. Hemoglobin molekülünde, dört hem kompleksinden birinin, merkezi globülin yapısına baÄlandıÄı görülmekte (2).
Hemoglobin zincirlerinin doÄası, hemoglobinin oksijen baÄlama affinitesini (ilgisini) belirler. Zincirlerdeki anormallikler hemoglobin molekülünün fiziksel karakteristiklerini de deÄiÅtirir (2).
ÃrneÄin, orak hücreli anemide her iki beta zincirindeki glutamik asidin yerini valin almıÅtır. Bu tip hemoglobin oksijensiz ortama bırakılırsa, eritrositler içinde bazen 15 mikron uzunluÄa varan kristaller oluÅur. Bu, hücrelerin küçük kapillerlerden geçmesini olanaksız kılar ve çoÄu kez kristalin ince ucu hücre membranını yırtar ve böylece orak hücreli aneminin ortaya çıkmasına neden olur (2).
Hemoglobinin Oksijenle BirleÅmesi:
Hemoglobin molekülünün en önemli özelliÄi, oksijenle gevÅek ve geri dönüÅümlü (reversibl) baÄlanma yeteneÄidir. Ãünkü, hemoglobinin vücuttaki temel fonksiyonu, akciÄerlerde oksijenle birleÅme yeteneÄi ve oksijen gaz basıncının akciÄerlerden çok daha düÅük olduÄu doku kapillerlerinde oksijeni hemen serbestletmesine baÄlıdır (2).
POLÄ°SÄ°TEMÄ°LER
Polisitemi, gerçek anlamda kanda Åekilli elemanların yani, eritrosit, lökosit ve trombositlerin artması anlamına gelir. Ancak pratikte polisitemi deyiminden eritrositlerin artması anlaÅılır. Genelde eritrositlerin artması ile beraber hemoglobin ve hemotokrit deÄerlerinde de artma olur. Bununla beraber eritrositlerin hipokromik, mikrositer olduÄu durumlarda, hemoglobin veya hemotokrit deÄerinde artıŠdaha az belirgin olabilir. Erkeklerde hemoglobinin %18gr, hemotokritin %54 ve eritrosit sayısının 6.2 milyon/mm³ üstünde, kadınlarda ise hemoglobinin %16gr, hemotokritin % 47 ve kırmızı küre sayısının 4.7 milyon/mm³kan üzerinde olmasına polisitemi denir. Polisitemiler baÅlıca iki gruba ayrılır:
1. Gerçek polisitemiler,
2. Rölatif polisitemiler
Gerçek polisitemilerde kırmızı küre sayısının hakiki bir artıÅı sözkonusu olduÄu halde rölatif polisitemilerde plazma hacmi azaldıÄı için polisitemi oluÅmuÅtur. Eritrosit kitlesinin mutlak artıÅı söz konusu deÄildir. Bu sebeple burada konumuzla ilgisinin olmaması nedeniyle rölatif polisitemilerden bahsedilmeyecektir (6).
Gerçek polisitemileri aÅaÄıda görüldüÄü gibi sınıflandırabiliriz:
1) Polisitemia vera
2) Sekonder polisitemiler
a) Doku hipoksisine baÄlı
ÃYüksek yerlerde yaÅayanlar
à Konjenital kalp hastalıkları
à Kronik akciÄer hastalıkları
à Hipoventilasyon sendromu
à Anormal hemoglabine baÄlı
b) Uygun olmayan eritropoietin salınımına baÄlı
Doku Hipoksisine BaÄlı Sekonder Polisitemiler:
Hipoksiye baÄlı olarak geliÅen sekonder polisitemiada esas patogenetik mekanizma hipoksi sonucu eritropoietinin artmasıdır. Eritropoietinin de kemik iliÄine etki ederek eritrositozisi arttırdıÄından da daha önce bahsetmiÅtik. Radyoaktif Cr51 ile yapılan çalıÅmalarda eritrozis kitlesinin arttıÄı, buna karÅılık plazma hacminin normal yada biraz azaldıÄı saptanır (6).
Yüksek yerlerde yaÅayanlarda atmosferde bulunan oksijen basıncı az olduÄu için, anoksi ve neticede polisitemi oluÅur. Polisiteminin derecesi kronik daÄ hastalıÄı olan kiÅilerde daha barizdir. Ayrıca hipoksi yapan kronik akciÄer hastalıkları da sekonder eritrozise neden olurlar. Ancak kronik akciÄer hastalıklarında görülen polisiteminin derecesi genel olarak beklenen düzeyde deÄildir. Bunun nedeni tam olarak aydınlanmamakla beraber, kronik infeksiyonlar ve kanda CO2 birikmesi veya bir eritropoietin inhibitörünün varlıÄı eritropoietine olan cevapsızlıktan sorumlu tutulmuÅtur (6).
Uygun Olmayan Eritropoietin Salınımına BaÄlı Sekonder Polisitemiler:
Bazı tümörlerde böbrek hastalıklarında kanda eritropoietin artmasına baÄlı sekonder polisitemiler geliÅebilir. Olguların çoÄunda kanda yüksek düzeyde eritropoietin saptanmıÅ, bazı olgularda ise kistte ve tümörde yüksek miktarda eritropoietin tespit edilmiÅtir (6).
ERÄ°TROPOÄ°ETÄ°N (rHuEPO) DOPÄ°NGÄ°
Rekombinant DNA teknikleriyle insan Eritropoietini labaratuvarlarda üretilebilmektedir. DoÄal eritropoietin ve üretilen yapay eritropoietin kemik iliÄinde aynı etkiyi gösterirler (5).
Maalesef bu fizyolojik düzenleme amacı sporda kötüye kullanılmıŠve kan alyuvar miktarı normal olan insanlarda dıÅarıdan eritropoietin verilerek alyuvarlar arttırılmaya, dolayısıyla kaslara 02 taÅınması arttırılarak dayanıklılık sporlarında performans ve spor ahlakına uymayan bir yolla yükseltilmeye çalıÅılmıÅtır (5).
1988 haziranında dıÅarıdan verilen eritropoietin yasaklı maddeler listesine alımmıÅtır. Ä°lk defa Calgary kıŠolimpiyat oyunlarında ortaya çıkmıÅtır. Daha komplike olan kan dopinginin yerini alma amacı güderek kullanım alanına girmiÅtir (5).
Ä°sveç?ten B. Ekblom, eritropoietinin normal insanlarda alyuvarların arttıÄını ve buna baÄlı olarak dayanıklılık performansının da arttıÄını göstermiÅ isede zararlı yan etkileride vardır. Eritropoietin yapay olarak üretildikten sonra kan dopingine alternatif olarak kullanılmaya baÅlanmıÅtır (5).
Ancak eritropoiteinin etki süresi tam olarak bilinmediÄinden hemotokrit %60 ve daha yukarısına çıkabilir. Sıvı kaybının çok fazla olduÄu maraton yarıÅlarında %42-43 hemotokritle yarıÅa baÅlayan bir maratoncu %55 hemotokritle yarıÅı bitirir. %52-58 hemotokritle yarıÅa baÅlayan sporcu %60 üzerinde hemotokritle yarıÅı bitirir. Eritropoietin kan dopinginden daha tehlikelidir. Ãünkü henüz eritropoietinin ne kadar sürede etkili olduÄu bilinmemektedir. Eritropoietini kullanan maratoncu yarıÅı Pazar günü biterse bile hemotokrit artıÅı ÃarÅamba gününe kadar devam eder. Bir baÅka deyiÅle yarıŠbiter ama tehlike devam eder. Kan dopinginde %50-55?ten daha yukarı nadir olarak çıkar (5).
Eritropoietin tehlikesi damar içi pıhtılaÅmalar ve vizkozitesi artan kanın vital organlarda akımının azalmasıdır. Yüksek dozda alınan eritropoietin, sıvı kaybı ve subklink enfeksiyonların etkisiyle kanın agrege olmasına ve kapillerden geçememesine neden olur (5).
Kanın vizkozitesi artar, koyulaÅır, kan akımı yavaÅlar, kalp çalıÅmasında bozukluklar görülür, kalp yetersizliÄi, akciÄer ödemi, beyinde oksijen yetmezliÄi ve ani ölümler görülür (5).
Klinik olarak baÅ aÄrısı, baÅ dönmesi, kulak çınlaması, geçici akut beyin iskemisi kendisini gösterir. Kan nakli yolu ile yapılan doping etkisi kısa zamanda geçtiÄi halde eritropoietinle elde edilen hematokrit yükselmesi 5-10 gün sürebilir. Eritropoietin genellikle dayanıklılık sporcuları tarafından kullanıldıÄından ve uzun süren sportif aktivite esnasında terle vücutta fazla su kaybedildiÄinden, bu kayıpta hemotokrit deÄerinin artımına katkıda bulunur (5).
Lavoie ve arkadaÅları, sıçanlar üzerindeki yaptıkları deneylerle rekombinant insan eritropoietininin anaerobik egzersizde metabolizmaya etkilerini araÅtırmıŠve çalıÅmanın sonucunda anlamlı deÄerler bulmuÅlardır. Bu çalıÅmanın amacı rekombinant insan eritropoietinin (rHuEPO) egzersiz boyunca enerji metabolizmasına etkilerini ve kullanımını incelemektir. Eritropoietinin özellikle anaerobik (glikolitik) egzersiz boyuncaki katkıları deÄerlendirilmiÅtir. Sprague-Dawley sıçanları üzerinde rastgele seçimler yapılmıŠve biri deney [rHuEPO] (her 3 günde bir 600 U/kg), diÄeri de kontrol (buna eÅdeÄer volümde salin verilerek) olmak üzere iki grup seçilmiÅtir (5).
Lavoie ve arkadaÅları Québec Ãniversitesi biyokimya laboratuvarındaki yaptıkları bu çalıÅmaların sonucunda aÅaÄıdaki deÄerleri elde ederek tablolar hazırlamıÅlardır.
Kontrol rHuEPO
Ä°stirahat Egzersiz Ä°stirahat Egzersiz
Hemotokrit 43 ± 2 44 ± 2 54 ± 1a 60 ± 2c
L/L
Hemoglobin 126.1± 3.8 158.5 ± 3.0b
gr/L
Eritrositler 6.67 ± 0.14 8.20 ± 0.23b
x10¹²/L
a p<0.05 KÄ°
b p<0.001
c p<0.05 KE, EÄ°
Tablo-1: Eritropoietinin (rHuEPO) egzersiz sonrası ve istirahat durumlarında eritrosit endekslerine etkisi. Kİ:Kontrol istirahat, KE:Kontrol egzersiz, ER:rHuEPO istirahat (5).
Kontrol rHuEPO
Ä°stirahat Egzersiz Ä°stirahat Egzersiz
Glikoz mmol/L 8.3 ± 0.4 8.5 ± 0.5 11.0 ± 1.6 8.4 ± 0.9
Laktat mmol/L 1.99 ± 0.19 2.54 ± 0.09a 2.05 ± 0.27 2.22 ± 0.27
Gliserol mmol/L 0.024 ± 0.007 0.036 ± 0.005 0.016 ± 0.002 0.043 ± 0.008b
SYA mmol/L 0.131 ± 0.040 0.268 ± 0.045a 0.089 ± 0.017 0.049 ± 0.039c
a p<0.05 KÄ°
b p<0.05 EÄ°
c p<0.05 EÄ°,KE
Tablo-2: Eritropoietinin (rHuEPO) egzersiz sonrası ve istirahat durumlarında plazma metabolitlerine etkisi. KÄ°:Kontrol istirahat, KE: Kontrol egzersiz, EÄ°:rHuEPO istirahat, SYA:Serbest yaÄ asitleri (5).
Kontrol rHuEPO
Ä°stirahat Egzersiz Ä°stirahat Egzersiz
Soleus 5.69 ± 0.67 2.87 ± 0.21a 5.54 ± 0.57 3.96 ± 0.35b
Gastrocnemius 6.16 ± 0.48 3.53 ± 0.67a 6.55 ± 0.41 3.87 ± 0.70c
Vastus 6.53 ± 0.51 3.59 ± 1.05a 6.05 ± 0.51 4.48 ± 0.068c
KaraciÄer 39.2 ± 1.7 26.0 ± 1.6a 39.6 ± 2.7 25.6 ± 2.7c
a p<0.05 KÄ°
p<0.05 EÄ°, KE
c p<0.05 EÄ°
Tablo-3: Eritropoietinin (rHuEPO) egzersiz sonrası ve istirahat durumunda yaŠdoku glikojen konsantrasyonlarına etkisi (mg glikojen/gr yaŠdoku). Kİ:Kontrol istirahat, KE:Kontrol egzersiz, Eİ:rHuEPO istirahat (5).
Kontrol rHuEPO
Ä°stirahat Egzersiz Ä°stirahat Egzersiz
Epinefrin pmol/L 747 ± 198 941 ± 102 3268 ± 1167 2419 ± 922
Norepinefrin nmol/L 1.20 ± 0.11 2.78 ± 0.40 2.99 ± 1.64 6.24 ± 2.54
Tablo-4: Eritropoietinin (rHuEPO) egzersiz sonrası ve istirahat durumunda katekolaminlere etkisi (5).
Åekil-6: Eritropoietinin (rHuEPO) delta serbest yaÄ asit (SYA) konsantrasyonuna etkisi (mmol/L). P<0.005 (5).
TartıÅma ve Sonuç:
Eritropoietin kullanımında sınırlayıcı faktör kasın metabolik kapasitesidir. Yani oksijeni kullanacak olan yapılar kas hücreleri, mitokondriler ve bazı enzimlerdir. Dokuda 02 kullanan enzimler artmadıÄı taktirde taÅınan fazla 02 kullanılmayacaktır. Kanaatimce eritropoietin plazma kosantrasyonunun yapay olarak arttırılması, organizmada bir çok fonksiyonel yetersizlikler hatta yaÅamsal riskler ortaya çıkarmaktadır.
Doping araÅtırma labaratuvarlarının kurulması bu gün yeni koÅullara baÄlanmıÅtır. Bu koÅullarda IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) tarafından istenmektedir. Böyle bir labaratuvar içinde gaz kromotogaf, ince tabaka, kromotograf, kitle spektrometresi, bilgisayar, kilitli buzdolabı, radyoimmün için gerekli cihazlar ve yüksek basınçlı likid kromotograf bulunması istenmektedir (5).
Bu günkü kurallara göre idrarda nanogramla ifade edilecek kadar az doping maddesinin bulunması sporcuyu suçlamak için yeterli bulunmaktadır.
SÃZLÃK:
Adenozin: Vücutta sedatif etkisi olan bir tür nükleik asit.
Affinite: İstekli, seven, -a yönelen.
Akut: Ani ve Åiddetli.
Alaktoz: Laktoz molekülünden yoksun.
Androjen: Erkeklik hormonu.
Anemi: Kansızlık.
Anoksi: Oksijen yokluÄu.
Asidofilik: Affinitesi asitik boyalara yüksek olan.
Bazofil: Affinitesi kırmızı boyalara yüksek olan.
Deprese: Ãökme, bozulma.
Ekstre: Hülasa, öz.
Endotel: İç organlarda bulunan bir çeÅit epitel hücresi.
Ferment: Maya, enzim.
Fötal: Fötüs’e ait.
Frajil: Kolayca yırtılıp parçalanabilen, gevrek yapıya sahip.
Glikoprotein: Yapısında glikoz (C6H12O6), bileÅiÄi olan protein molekülü.
Granül: Tanecikli.
Hematokrit: Kandaki Åekilli elemanların hacminin, kan hacmine oranı.
Hepatosit: KaraciÄer hücresi.
Hipokromik: Renk solukluÄu, renk azalması.
Hipoksemi: Kanda Oksijen azlıÄı.
Hipoksi: Oksijen azlıÄı.
Hipotroid: Troid hormon azlıÄı.
İfraz: Salgı.
Ä°n vivo: Organizma dıÅı, deney tüpünde yapılan çalıÅmalar.
Ä°nhibe: Baskılama, çalıÅmasını durdurma.
İskemi: Kan akımının yetesiz kalması.
İzole: Ayırmak.
Kalorijenik: Isı üreten.
Kapiller: Kılcal
Kastre: Ä°ÄdiÅ, kısır.
KaÅeksi: Zafiyet, beslenme bozukluÄu.
Katekolamin: Adrenalin, noradrenalinin de içinde bulunduÄu hormonlara topluca verilen isim.
Konjenital: DoÄuÅtan, doÄumla ve hamilelikle ilgili.
Kromatin: Koyu boyanan.
Kronik: YavaŠve uzun süreli.
Laktasyon: Süt salınımı.
Makrosit: Dev hücre.
Metabolit: Metabolizma artıkları.
Metilasyon: Metil kök bileÅiÄinin baÄlanması.
Mitotik indeks: Mitoz bölünme göstergesi (katsayısı).
Multipotensiyel: Ãok yönlü.
Nukleus: Ãekirdek.
Nükleol: Ãekirdekçik.
Oligosakkarit: Az sayıda sakkarit molekülü içeren Åeker bileÅiÄi.
Ãstrojen: Kadınlık hormonu.
Patogenetik: Hastalık gidiÅatı sonucu.
Periferik: Merkeze uzak, uç bölgeler.
Peritübüler: Tüp yanındaki.
Poliglobüli: Ãoklu Globülin protein bileÅiÄi.
Polipeptit: Aminoasitlerin peptit baÄlarıyla birleÅerek oluÅturdukları polimer yapı.
Prolaktin: Süt salınımını uyaran hormon.
Proliferasyon: ÃoÄalma, artma.
Radyoiyot: Radyoaktif iyot (I¹³¹).
Regüle etmek: Düzenlemek.
Rekombinant: Tekrar birleÅtirme.
Renin-anjiyotensin: Kan basıncını düzenleyen ve böbrek tarafından düzenlenen hormon sistemi.
Replikasyon: Kopyalamak.
Reseptör: Algılayıcı, alıcı.
Retikulum: AÄcık, aÄ.
Salin: Tuz, tuzla ilgili.
Sellülarite: HücreselleÅme.
Sirküle: DolaÅan.
Stimulan: Uyaran uyarıcı.
Subklinik: Belirgin olmayan (hastalıklarda).
Subünite: Altbirim.
Sürrenel: Böbreküstü.
Teofilin: Adrenerjik etkili bir çeÅit kafein türevi.
Tirozin kinaz: Tirozin molekülünü parçalayan enzim.
Toksik: Zehirli.
Transfüzyon: Nakil.
Transkripsiyon: Gen yardımıyla protein kopyalanması.
Transmembran: Hücre zarından geçiŠözelliÄi.
Unipotensiyel: Tek yönlü.
Viskozite: YoÄunlaÅma, akıÅkanlıÄın azalması.
Vital: Hayati, yaÅamsal.
Ã-adrenerjik: Adrenaline duyarlı bir çeÅit reseptör.
**************************************
KAYNAKLAR:
1. Aksöz M;?Hematoloji I. Eritrosit Hastalıkları (Anemiler Polisitemiler)?İà Tıp. Fak. Yayınları, İstanbul, 1975
2. Berk AÃ;?Atlaslı Kan Hastalıkları Tanı ve Tedavi Teknikleri?Hekimler BirliÄi Vakfı, Türkiye Klinikleri Yayınevi, Ankara,1989
3. Bruknen P, Khan K;?Clinical Sport Medicine?McGraw-Hill Book Co.(Sydney), Toronto, 1993
4. Ganong William F;?Medical Physiology?California University, San Francisco,1977
5. Lavoie C, Diguet A, Milot M, Gareau A;?Erythropoietin (rHuEPO) Doping: Effects of Exercise on Anaerobic Metabolism in Rats?, Int. J. Sports Med.,19:281-286, Trois-Riviéres (Québec), 1998
6. MüftüoÄlu E;?Klinik Hematoloji?Dicle Ãniversitesi Tıp Fak. Yayınları, Diyarbakır-1981
7. Ãzer A;?Pratik Hematoloji-Klinik Laboratuvar ve Tedavi?Ege Ãniversitesi Tıp Fak. Yayınları, Ä°zmir,1985
8. West JB;?Physiological Basis Of Medical Practice?Best & Taylor?s II. Edition, Williams & Wilkins, London, 1985
9. Williams WJ; ?Hematology?III. Edition, Deptartment of Medicine, State University, New York, 1986
10. Yenson M;?İnsan Biyokimyası?İà Tıp Fak. Biyokimya Kürsüsü Yayınları, İstanbul-1981
Eritropoietin Biyokimyası ve rHuEPO Dopingi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder