DüŠolarak da bilinir, uyku sırasında canlı, çarpıcı, görsel ve iÅitsel var sanılarla (halüsinasyon) ortaya çıkan yaÅantı. Ãok sıradan ve gerçeÄe yakın olabileceÄi gibi, fantezilerle yüklü, gerçeküstü rüyalara da rastlanır. Rüyalara çok eski çaÄlardan bu yana büyük önem verilmiÅ, rüyaların kökeni ve önemine iliÅkin kavramlar yüzyıllar büyük ölçüde deÄiÅmiÅtir.
Uyanık geçen yaÅamla rüyaların ayırt edilmesi konusu uzun süre tartıÅma konusu olmuÅtur. Birçok kültürde bu ayrım net deÄildir; rüyada yaÅananların uyanıkken yaÅananlar kadar gerçek olduÄu varsayılır. Eski çaÄlarda rüyaları tanrıların gönderdiÄine inanılır, rüyaların geleceÄe iliÅkin kehanetler yada hastaları iyileÅtirecek bilgiler içerdiÄi düÅünülürdü. Eski Mısırlılar yaklaÅık dört bin yıl önce rüya yorumlarını derlemiÅlerdi; Kitabı Mukaddes de içinde olmak üzere birçok OrtadoÄu ve Asya kaynaklı metinde kehanet içeren rüyalardan söz edilir. Eski Yunanlılarda da rüyaların kehanet gücüne inanılırdı. Bununla birlikte Aristoteles rüyaları görece bilimsel bir yaklaÅımla ele almıÅ, duyu izlenimlerinin ve coÅkuların rolünü vurgulamıÅtır. Rüyaların kökeninde tanrısal bir varlık olduÄuna iliÅkin yaygın inanıŠ19. yüzyılın ortalarına doÄru gerilemeye baÅladı. Bu dönemde rüyalar üzerine ayrıntılı bir inceleme yapan Alfred Maury, rüyanın uyku sırasında duyu izlenimlerinin yanlıŠyorumlanmasından kaynaklandıÄı sonucuna vardı. Buna göre, uykuda duyulan gürültü rüyada gök gürültüsü ve fırtına görülmesine yol açıyordu. ÃaÄdaÅ rüya kuraları ise rüyaların uyanıklık halinin uzantısı olduÄunu vurgular.
20. yüzyılın ikinci yarısında rüya araÅtırmaları rüya sürecinin fizyolojisi ile rüyaların içeriÄi üzerine yoÄunlaÅtı. AraÅtırmacılar rüyanın görüldüÄü anın tam olarak belirlenmesini saÄlayan fizyolojik ip uçları buldular. Rüya, hızlı göz hareketleri ( REM : ârapid eye movementâ ), uyanıklıktakine benzer beyin dalgaları ve fizyolojik etkinlikte artmayla ortaya çıkan ve REM uykusu olarak adlandırılan dönemde görülür. 1950âli yıllarda REM uykusunun bulunmasından bu yana yaÄılan deneylerde REM uykusu belirtileri görülen denekler uyandırıldıÄında çoÄu yoÄun, canlı, görüntüler içerene rüyalar gördüklerini bildirmiÅtir. REM dıÅındaki uyku dönemlerinde uyandırılan denekler daha ender olarak rüya gördüklerini bildirmiÅ, bu rüyalar daha zor hatırlanmıÅtır. Bu bulgular REM uykusu ile canlı, kendiliÄinden hatırlanabilen rüyalar arasında bir baÄlantı olduÄunu düÅündürür. Ãte yandan, gece korkuları, karabasanlar, enürezi ve uyurgezerlik gibi davranıŠbozukluklarının sıradan rüya görmeyle iliÅkili olmadıÄı bulunmuÅtur.
REM uykusu, uyku süresince yaklaÅık 90 dakikada bir ortaya çıkar. UzunluÄu 10 dakikadan baÅlar, giderek artar. On yaÅından 60âlı yaÅların ortasına deÄin insanda uykuda geçen zamanın yaklaÅık dörtte biri REM dönemi oluÅturur. Bu süre çeÅitli ilaçların alınmasına yada uyuyanın REM sırasında uyandırılmasına baÄlı olarak gördüÄü rüya sayısını arttırır.
Hızlı göz hareketlerinin saptanmasıyla kiÅinin rüya gördüÄü baÅkaları tarafından belirlenebilirse de, gördüÄü rüyanın içeriÄinin yalnız kendisi farkındadır. Bu nedenle, rüyaların incelenmesinde rüya gören kiÅinin uyandıktan sonra verdiÄi bilgiden baÅka kaynak yoktur. Bununla birlikte rüyaların incelenme biçimi rüyaların içeriÄini etkileyebilir. ÃrneÄin, evde görülen rüyaların, laboratuar koÅullarında görülenlerden daha kiÅisel ayrıntılar içerdiÄi saptanmıÅtır. Rüyalarda duyum sananlardan rahatsızlık verici olanlar, hoÅ duyguların iki kat fazla bildirilmektedir. Rüyaların çoÄunun içeriÄinin, rüya gören kiÅinin yakın tanıdıkları ve iyi bildiÄi ortamların simgelerinden oluÅtuÄu, rüyalara eÅlik eden yabancılık ve gariplik duygusunun, rüyadaki keskin zaman ve mekan atlamalarından kaynaklandıÄı düÅünülür.
Rüyalar bilimsel ve duygusal sorunlarda oldukça yaratıcı çözümlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmuÅ, sanatta yeni akımlara kaynaklık etmiÅtir. Bunun bilim alanında iyi bir örneÄi benzen molekülünün yapısını bulmaya çalıÅan Kekule von Stradonitzâin rüyasında kendi kuyruÄunu ısırılan bir yılan görmesiyle benzenin halka yapısında olduÄunu fark etmesidir. Rüya görme sırasında bilinç dıÅında bir tür biliÅsel çözümlemenin ortaya çıktıÄı, bunun da bilinçli iç görüyü kolaylaÅtırdıÄı sanılmaktadır.
Rüyaların anlamı ve önemi konusunda en iyi bilinen görüŠSigmund Freudâun Die Traumdeutung âda (1900 ; Rüyalar ve Yorumları, 1972) geliÅtirdiÄi psikanalizci rüya kuramıdır. Freudâ a gör, rüyada görülen olaylar, bilinçdıÅı arzuların örtülü olarak dıÅavurumundan baÅka bir Åey deÄildir. Sıklıkla cinsellikle ilgili yasaklanmıŠdürtüleri simgeleyen bu arzular normal olarak bilincin dıÅında tutulur, bastırılır. Uyku sırasında bastırmanın gücü azaldıÄından arzular serbestçe dıÅa vurulursa da rüya gören kiÅinin bilincine girmelerini engellemek amacıyla kabul edilebilir imgelere dönüÅtürülür. Bu dönüÅtürmede uyku sırasında algılana duyu uyaranlarından önceden yaÅanmıŠolaylardan ve derinde yerleÅmiÅ anılardan yararlanılır. Psikanalizde rüyaların yorumlanarak bilinç dıÅının incelenmesine önem verilir.
Freudâ u izleyenlerden Alfred Adler rüyaların geçmiÅten çok geleceÄin planlanmasına yardımcı olma iÅlevini üstlendiÄini ileri sürdü. Rüyalar ve yorumlarıyla ilgili en kapsamlı araÅtırmayı yapan Carl Gustav Jungâ a göre rüyadaki imge ve simgelere tek baÅına incelendiÄinde kiÅi için özel anlam taÅıdıÄı, kiÅinin bunlara yansıttıÄı görülür.
Rüya Nedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder