DoÄal BGDâler yukarıda da kısmen anlatıldıÄı üzere 5 gurupta incelenebilir. Bunlar;
- Oksinler
- Sitokininler
- Gibberellinler
- Dorminler (Absissik Asit)
- Etilen gurubudur (Fırat, 1998; KaÅka ve Küden, 1992; Westwood, 1993; Burak, 1995).
Bunlardan oksinler, sitokininler ve gibberellinler teÅvik ediciler; dorminler ve etilen ise engelleyiciler olarak guruplandırılabilir (Fırat, 1998).
2.1. Oksinler
Asıl doÄal oksinler, Ä°ndole 3-asetik asit (IAA) diÄer iki doÄal oksin ise 4- chloro- indole asetik asit ve fenil asetik asittir. Sentetik oksinler ise NAA, BNOA, NAAm, IBA, 3-CPA, 2,4-D, 2,4,5-T ve 2,4,5-TP den ibarettir (Westwood, 1993).
Oksinler bitkilerin büyüme gösteren uç kısımlarında (kök, tomurcuk, yaprak vs.) en yüksek konsantrasyona ulaÅmaktadır. Oksinlerin uzamayı hızlandırması, hücre büyüme ve bölünmesini artırmasının bir sonucudur. Hücre büyümesini artırması oksinin hücrenin ozmotik sisteminde oluÅturduÄu bazı deÄiÅikliklerden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki görüÅlere göre oksin;
- Hücrede osmozu artırması,
- Hücrenin suya karÅı geçirgenliÄini yükseltmesi,
- Hücre çeperi basıncında düÅmeye neden olması,
- Hücre çeperi sentezinde artıŠoluÅturması,
- Hücre çeperi esnekliÄini ve geniÅliÄini artıran spesifik RNA ve protein yapısındaki enzimlerin sentezini artırması yollarıyla hücre büyümesinde etkili olmaktadır (Seçer, 1989).
Oksinler kambiyumda hücre bölünmesini artırma yoluyla sekonder kalınlaÅma açısından önem taÅırlar. Ayrıca ek köklerin oluÅumunu saÄlayan hücre bölünmeleri IAA tarafından artırılmaktadır. Bu nedenle IAAâlar veya benzer etkiyi gösteren sentetik oksinler çeliklerin köklendirilmesinde kullanılmaktadır. Doku kültürlerinde de IAA gibi hücre bölünmesini artırıcı maddelerden yararlanılabilmektedir.
Ayrıca oksinler diÄer BGDâlerle birlikte de etkili olabilmektedirler. Mesela oksinler TIBA ile birlikte kalsiyum ve diÄer bazı maddelerin taÅınmasına müdahale ederler (Westwood, 1993). Bazı meyvelerde geliÅimin ilk dönemlerinin yüksek oksin miktarı ile ilgili olduÄu, ayrıca oksinlerin gibberellinlerle birlikte iletim demetleri geliÅimini artırarak meyveye asimilat taÅınmasını hızlandırdıkları vurgulanmaktadır. Meyve oluÅumu sırasında solunum artmakta enzim aktivitesi ve su alımı yükselmektedir. Bu olayların da oksinlerin etkisiyle ortaya çıktıÄı sanılmaktadır.
Sap ekseninde madde akımının artıÅı sitokininler yanında özellikle oksinlerin etkisi altındadır. Polenlerinde diÄer BGDâler yanında oksinlerce zengin oldukları, meyve dökümünün, yapraklarda yaÅlanmanın ve dökülmenin de oksinler tarafından kontrol edildiÄi ve önlendiÄi bilinmektedir (Seçer, 1989).
Bitkilerde yüksek oksin konsantrasyonu nedeniyle uç kısımlarda büyümenin baskın olması âapikal dormansiâ yi oluÅturur. Böylelikle yan tomurcukların sürmesi baskı altında tutulmaktadır. Oksinler ıÅıÄa duyarlı olup ıÅıkta inaktive edilmeleri sonucu hücre büyümesini yavaÅlatırlar ve fototropizm olarak bilinen bitkilerin tek taraflı ıÅıklandırılmalarında ıÅıÄa doÄru yönelme olayına neden olurlar (Westwood,1993).
DiÄer yandan oksinler domates, elma, hıyar gibi bir çok bitkide âpartenokarpiâyi yani dölleme olmaksızın meyve oluÅumunu gerçekleÅtirmektedirler. Ayrıca çeÅitli literatürlerde oksinin bitkilerde bor elementi eksikliÄi gösteren dokularda birikerek nekrozlara neden olduÄundan ve oksin metabolizması ile bor eksikliÄi arasında yakın bir iliÅkinin bulunduÄundan söz etmektedirler (Seçer, 1989).
2.2. Gibberellinler
Ä°lk defa Japonyaâda Gibberella fujikuroi mantarlarından izole edilmiÅlerdir. Bu mantarın çeltikte aÅırı boy uzamasına neden olmasıyla fark edilmiÅtir (Seçer, 1989). Bugün söz konusu mantarlardan ve yüksek bitkilerden elde edilebilmektedir. A1-A4, A7, A9-A16, A24 ve A25 mantarlardan; A1-A9, A13, A17, A23 ve A26-A29 ise yüksek bitkilerden izole edilmiÅtir. GA3 ve GA4+7 olgunlaÅmamıŠelma çekirdeklerinden ve üzümden, GA3 partenokarpik elmadan, GA1 ve GA3 fındık çekirdeklerinden ve GA32 kayısı ve Åeftaliden elde edilmiÅtir. Ayrıca GA45 Pyrus cummunis armutlarının çekirdeklerinde bulunmuÅtur. Bugün bilinen GA serileri 60âa varmaktadır. Bunların 50â den fazlası bitki tohumlarında bulunmuÅtur (Westwood, 1993). Ancak ticari amaçla en yaygın kullanılan GA3âtür. Zira diÄerlerinin izole edilmeleri zor ve masraflıdır. Bunun yanında gibberellinler çok sayıda genç yapraklardan, genç embriyolardan, meyvelerden ve köklerden elde edilebilirler (Güleryüz, 1982).
Gibberellinler de oksinler gibi hücre büyüme ve bölünmelerini artırarak boy uzamasını saÄlarlar. Gibberellinlerce zengin bitkilerin boÄum araları uzundur. Gibberellinler oksinlere göre ıÅıÄa daha az duyarlı olup, yüksek dozlardaki uygulamalarda daha az depresif etki gösterirler (Seçer, 1989).
Bitkilerde çiçek açmanın gün uzunluÄu ve sıcaklık gibi bazı dıŠfaktörlere baÄımlı olduÄu bilindiÄi halde bu olayla ilgili bitkideki fizyolojik olaylar tam olarak çözülememiÅtir. Ãiçeklenmenin büyüme düzenleyicilerin yardımı ile idare edilmesi ekonomik yönden önemlidir. Gibberellin uygulamaları zaman zaman çiçeklenme için gerekli uzun gün ya da vernelizasyonun yerini alabildiÄi ve çiçek oluÅumunu artırdıÄı bilinmektedir.
Gibberellinler de oksinler gibi meyve geliÅiminin ilk safhasında etkili olup tüm meyve ile deÄil, organ geliÅimi ile daha iyi bir iliÅki gösteririler. GeliÅen meyveye asimilat depolama olaylarında oksinler yanında gibberellinlerinde iletim demetleri geliÅimini artırarak meyveye asimilat taÅınımını artırdıÄı sanılmaktadır (Seçer, 1989).
Gibberellinlerin tohumların dinlenme veya uyku halini yani dormansiyi kırarak çimlenmeyi teÅvik ettikleri bilinmektedir. Bitkisel organlardaki dormansinin sona ermesi gibberellin miktarındaki artıŠile orantılı olmaktadır. Giberellinlerin oksinler gibi partenokarpik meyve oluÅumunu artırdıkları hatta bazen daha etkin oldukları bilinmektedir (Westwood, 1993).
Patates yumrusu gibi vegetatif depo organları oluÅumunun Absissik asit (ABA)/GA oranı tarafından kontrol edildiÄi yüksek oranın yumru oluÅumunu artırıcı, düÅük oranın ise kısıtlayıcı yönde etki yaptıÄı tespit edilmiÅtir. Bazı araÅtırmacılarda gibberellin uygulamasının yumru oluÅumunu engellediÄini, bunun sebebinin ise gibberellinlerin stolon sürgünlerinin boyuna uzamasını artırması olduÄunu söylemektedirler (Seçer, 1989).
2.3. Sitokininler
Hücre bölünmesini artırarak, büyümenin düzenlenmesinde etkili olan maddeler sitokininlerdir. YaklaÅık bir düzine sitokinin vardır. Ancak bunların yapıları genellikle birbirine benzer. Bitkisel materyalden ilk izole edilen sitokinin mısırdan elde edilen zeatindir. Bilinen sitokininlerin en yaygın olanları; Zeatin, 2 ip, BA, PBA, Kinetin ve PBG’dir (Westwood, 1993).
Kinetin bu gurubun en uzun zamandan beri bilinen temsilcisidir (Seçer, 1989). YaklaÅık 40 yıl önce izole edilmiÅtir (Westwood, 1993). Kinetinin bitkinin kendisi tarafından sentezlenen bir madde olmadıÄı kabul edilmektedir. Ancak etkisi doÄal sitokininlere benzemektedir (Seçer, 1989). Sitokininler bitkilerde yaygın olarak bulunmaktadır. Tüm meristematik dokularda dal ve özellikle kök uçlarında sentezledirler. Köklerin bitkilerde en önemli biosentez bölgeleri olduÄu ve burada oluÅturulan sitokininlerin yukarıya taÅınıp, geliÅen meyve ve tohumlarda biriktiÄi bilinmektedir. Sitokininlerin sentez merkezlerinden özellikle köklerden diÄer bitkisel organlara taÅınması bitki geliÅmesi açısından önemlidir. Bunların ksilem kanallarıyla taÅınmalarının transprasyondan önemli ölçüde etkilendiÄi, folem taÅınımlarının ise oldukça az olduÄu bildirilmektedir (Seçer, 1989).
Sitokininlerin hücre bölünmesini hızlandırdıÄı, nükleik asitleri düzenlediÄi, uçlarda baskınlık ve dallanmayı teÅvik ettiÄi, tomurcuklanma baÅlamasını uyardıÄı, tohumların filizlenme Åansını artırdıÄı, besinlerin taÅınmasına ve metabolizmaya etki ettiÄi çiçeklerin, meyvelerin ve yaprakların yaÅlanmasını ve dökülmesini önlediÄi, köklenmenin baÅlamasını engellediÄi tespit edilmiÅtir (Westwood, 1993).
Yukarıda kısmen söylendiÄi gibi sitokininlerin en önemli özelliklerinden birisi hücre bölünmesini artırmalarıdır. Ayrıca IAA ve gibberellinlerle birlikte hücre büyümesini de etkiler. Bitki yapraklarında yaÅlanmayı geciktirmesinin baÅlıca sebebi, proteinlerin ve klorofilin parçalanmasını azaltmasıdır. Ãte yandan yaprakta nükleazların ve proteazların oluÅumunu engelleyerek protein yıkımını önledikleri ve bu yolla yaÅlanmayı geciktirdikleri sanılmaktadır (Güleryüz, 1982).
2.4. Dorminler
Bitki geliÅiminin düzenlenmesinde doÄal büyüme düzenleyici maddelerin yanında aksi yönde etki eden engelleyici doÄal maddelerde bulunmaktadır. Bunların en önemlisi Absissik Asitâtir. Büyüme ve geliÅme ancak büyümeyi teÅvik edicilerle ABAânın uygun oranlarda bulunmaları ile belli boyutlara ulaÅabilir (Seçer, 1989). Büyüme ve geliÅme döneminde büyümeyi teÅvik eden maddeler bitkide hakimken olgunlaÅma veya büyümenin sonuna doÄru absissik asit hakim duruma geçmekte ve büyüme kontrol altına alınmaktadır (Ãimen, 1988).
Absissik asit bitkinin dinlenme fazına giriÅinden sorumlu bir düzenleyici olup, miktarı uyku halindeki tohum ve tomurcuklarda özellikle yüksektir. Sonbaharda aÄaç tomurcuklarında gibberellinlerin miktarı azalırken absissik asit miktarı yüksektir. KıŠsoÄuklarının azalması ve günlerin uzaması ile engelleyici madde miktarı azalırken gibberellinlerin düzeyi yükselir ve zamanla tomurcuklar sürmeye baÅlar (Seçer, 1989).
Absissik asit sentezi olgun yapraklarda gerçekleÅir ve petiol üzerinden diÄer kısımlara taÅınır. Bu engelleyici maddenin taÅınması genelde floem ile, bazı durumlarda ise ksilem ile olmaktadır. Meyve ve tanede olgunluÄu hızlandırdıÄı bilinen absissik asidin domateste en yüksek miktarı geliÅim döneminde veya az öncesinde saptanmıÅtır. Ãzüm ve çilekte ABA miktarının olgunluÄa kadar arttıÄı, pamuk meyvelerinde ise meyve dökümü esnasında iki kat arttıÄı belirlenmiÅtir. Buradan hareketle oksin, sitokinin ve gibberellinlerin meyvelerde geliÅimin erken dönemlerini kontrol ettikleri, etilen ve absissik asidin ise geç evreleri ( olgunlaÅma, ayrıÅma ve kopma olayları) düzenledikleri sanılmaktadır.
ABAâ in bir diÄer fizyolojik özelliÄi su eksikliÄi çeken bitkilerde önemli miktarda artmasıdır. Bu artıÅ, diÄer faktörlerle birlikte stomaların kapanmasına neden olur. Bu Åekilde transprasyon sınırlanır ve bitki solmaktan kurtulur. Yüksek sıcaklıklarda da (26 oC) tanelerde fazla miktarda ABA oluÅumu gözlenmekte taneler çabuk olgunlaÅmakta kısa dolum devresi nedeniyle düÅük tane aÄırlıÄı belirlenmektedir. Ayrıca azot eksikliÄinde ABA sentezinin arttıÄı ve küçük tanelerin oluÅumuna yol açtıÄı bilinmektedir (Seçer, 1989).
Son yıllarda ABAânın membran permeabilitesini ve bu yolla madde alımını deÄiÅtirebildiÄinden bahsedilmektedir. ABA oksin ve sitokininlerin aksine asimilatların ve mineral maddelerin meyveye giriÅini engeller. ABAâ in patates gibi bitkilerde yumru oluÅumu üzerindeki pozitif etkisi, onun uzunluÄuna büyümeyi engellemesi ile dolaylı olarak oluÅmaktadır. Bazı araÅtırıcılar sürekli NO3 ve NH4 beslenmesi gibi yumru oluÅumunu engelleyici etkilerin stolon üzerine ABA uygulaması ile ortadan kalktıÄını ortaya koymuÅlardır.
Moleküler etki düzeyinde ABAâ in RNAâların parçalanmasını saÄlayan Ribonükleaz enziminin faaliyetini artırdıÄı ve protein sentezini durdurma özelliÄi gösterdiÄi bilinmektedir (Seçer, 1989).
2.5. Etilen
Basit bir bileÅik olan etilen (C2H4) bitkinin kendisi tarafından üretilen gaz formunda yüksek etkili bir BGD olduÄu 50 yıldan beri bilinmektedir (Westwood, 1993). Etilen tüm dokularda üretilebilmektedir. Etilen sentezi bir çok çevre faktörüne baÄlı olarak artabilir (Seçer, 1989).
Etilenin bitkilerdeki baÅlıca etkileri;
- Meyve olgunluÄunu arttırır.
- Yaprak ve meyve dökümünü hızlandırır.
- Ãiçeklenmeyi düzenler.
- Boyuna uzamayı sınırlandırır.
- Ãelikten köklenmeyi teÅvik eder.
- Dormansiyi kırar.
- Oksin ile birlikte yan göz geliÅimini engeller (Westwood, 1993; Seçer, 1989).
Etilenin çeÅitli meyve ve sebzelerde olgunlaÅmayı çabuklaÅtırması ekonomik açıdan çok önemlidir. Etilen meyve saplarında ayırıcı bir doku oluÅturarak hasadın oldukça hızlı ve kolay yapılmasını saÄlar. Etilen çimlenen tohumlarda ve olgun meyvelerde aminoasitlerin parçalanması ile meydana gelen bir doÄal men edicidir. Etilen gazının taÅınması hücreler arası boÅluklar ile gerçekleÅir. IÅık etilen oluÅumunu arttırır (Fırat, 1998).
Etilen gaz formunda olduÄundan sadece içinde bulunduÄu bitkiyi deÄil, komÅu bitkileri de yayılarak etkiler. ÃrneÄin, olgunlaÅmıŠve olgunlaÅmamıŠelmalar bir araya getirilse, olgunlaÅmamıŠolanların çabuk olgunlaÅtıkları görülür. Bu yönü ile etilen hasat sonrası olgunlaÅmayı teÅvik amacıyla da kullanılmaktadır (Seçer, 1989). Bu amaçla genellikle etephon denilen etilen doÄurucular kullanılmaktadır (Fırat, 1998). Bunlar, bitkilere tatbik edildikleri zaman etilen, fosfat ve HCl elde edilmektedir (Westwood, 1993).
Yumru gibi vegetatif depo organlarının oluÅumunda etilenin düzenleyici olduÄu sanılmaktadır. Ayrıca bitkilerin su düzeyleriyle etilen sentezlenmesi arasında ters bir iliÅki vardır. Yani su düzeyi azaldıkça etilen sentezi artmaktadır. Bunun ise ek kök oluÅumunu teÅvik ettiÄi bilinmektedir. Ãiçek açmayı düzenleyici etkisi ile de bilinen etilen, süs bitkilerinde homojen çiçek oluÅumunu saÄlaması bakımından önemlidir (Seçer, 1989).
Büyüme Düzenleyicilerin Guruplandırılması, Genel Ãzellikleri ve Etki Åekilleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder