27 Mayıs 2013 Pazartesi

Cinsel Temasla Bulaşan Hastalıklar

Cinsel temasla bulaşan hastalıklar ( CTBH ), vücut sıvılarının alışverişi yoluyla bulaşan 50’ den fazla hastalık ve sendromu niteleyen bir terimdir. Bir kişiden diğerine vajina, ağız ve makat yoluyla cinsel ilişki sırasında bulaşabilirler. CTBH, cinsel organlardaki basit bir iltihaptan kısırlığa ve diğer birçok ciddi hastalığa kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Tedavi edilmedikleri takdirde, ciddi sağlık problemlerine neden olabilirler.


Birçok ülkede sanayileşme ve kentleşme, göçmen işçiler, cinsel serbestlikle birlikte korunma yöntemlerinin yeterince uygulanmaması sonucu korunmanın sağlanamaması ve mikroorganizmaların ilaçlara direnç kazanması, cinsel temasla bulaşan enfeksiyonların toplumda sık rastlanır hale gelmesini sağlamıştır. 20. yüzyılın 2. yarısında koruyucu hekimliğin etkinliği ile diğer bulaşıcı hastalıklarla mücadelede başarılı adımlar atılmış olmasına rağmen, CTBH’ nin oranı, ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.


Dünyada her yıl 350 milyon insan, tedavi edilebilir nitelikteki CTBH’ lere yakalanmaktadır.


CTBH’ nin Zararları


Böyle bir hastalığın tedavi edilmemesinin getirdiği en büyük zarar, hastalığı seksüel partnerinize bulaştırmaktır. Diğer zararları ise şunlardır :


● Hastalık belirtilerinin rahatsız edici boyutlarda devam etmesi


● Kansere zemin hazırlayıcı faktörlerin oluşumu ( özellikle genital organ kanseri )


● Üreme organlarının ciddi şekilde zarar görmesi


● İnfertilite – kısırlık


● Dış gebelik


● Hamile olan bir bayanın hastalığını bebeğine geçirme riski


● Düşük yapma


● Yenidoğanlarda görülen bazı enfeksiyonlar


● Kalp ve beyin hastalıkları


● Körlük


● Olüm


◘ Bazı CTBH’ ler hiçbir belirti vermezler. Bu da demektir ki, her birimiz bu hastalık etkenlerini vücudumuzda barındırıp, bilmeden başkalarına bulaştırıyor olabiliriz.


◘ Sifiliz, gonore, klamidya gibi hastalıklar, erken evrede saptandığında yoğun antibiyotik tedavisi ile başarıyla tedavi edilebilse de geri kalan hastalıkların çoğunun % 100 tedavisi yoktur.


◘ CTBH’ nin tanısı genellikle, üreme organlarının salgılarından elde edilen kültür ve kan testleriyle konur.


Ortak Belirtiler


Cinsel temasla bulaşan hastalıklarda bazen belirti yoktur ya da kişiyi rahatsız etmeyecek kadar hafif belirtileri olabilir. Belirtiler, hastalığın bulaşmasından 2 gün ila aylar sonra görülebilir.


Bayanlar için;


● Cinsel organdan gelen akıntı veya kötü koku


● Cinsel organın çevresinde yanma hissi ve ağrı


● Cinsel ilişki sonrası ve adet kanaması dışındaki kanamalar


● Sık sık, az miktarda idrara çıkma ve idrar yaparken kanama


● Bel bölgesinde ağrı


Erkekler için;


● Cinsel organdan gelen akıntı


Hem erkek, hem de bayanlar için;


● Genital organların çevresinde yara veya lezyonlar ( kabarcık, yara, siğil, kızartı )


● İdrar yapma esnasında yanma, sancı ve ağrı hissi


● İdrarda iltihap ve renginde değişiklik


MERVE İŞKOL


● Kasıkta ödemler, kasık ve lenf bezlerinde şişlik


● Boğazda üç haftadan daha uzun süre gözlenen ödem ve kızarıklık


● Karın ağrısı


● Deride yara, bere, kabarcık, siğil ve çatlak bulunması


● Cinsel ilişki sırasında sancı duyulması


● Oral yolla temas kuranlarda boğazda, anal yolla temas kuranlarda anüs etrafında ağrı


● Gözlerde ve ciltte sararma


● Ateş ve vücutta ağrılar


● Cinsel organlarda ve vücutta yaygın kaşıntı


● Sıradışı enfeksiyonlar


 


HASTALIKLAR


En sık rastlanılan hastalıklar şöyledir :


● Aids


● Bakteriyel Vajinozis


● Epididimit – Orşit


● Genital Kondilemler – Üreme organı siğilleri ve deri kabarıklıkları


● Genital Ülser Hastalıkları


○ Genital Herpes – Uçuk


○ Granüloma Inguinale – Donovanozis


○ LGV – Lenfogranuloma venerium


○ Sifiliz – Frengi


○ Şankroid – Yumuşak çıban


● Gonore – Belsoğukluğu


● Hepatit B


● HPV – Human Papülloma Virüsü


● Kandidiazis – Mantar


● Klamidya – Klamidyoz


● PID – Kasık içi iltihaplanması – Pelvik Inflamatuar


● Trikomoniyazis


1) AIDS – AKKİZ İMMÜN YETMEZLİK SENDROMU


Aids, Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçe’ ye çevrilmiştir. İlk olarak 1981 yılında ABD’ de keşfedilmiştir. 1981 yılında ABD’ de 316 kişinin aidse yakalandığı bilinmektedir. Günümüze kadar aidsten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir. WHO’ nun açıklamalarına göre 15 milyon kişi HIV virüsü taşımaktadır. Halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Korunmak, bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanılabilecek tek yoldur. Aidse neden olan virüs, ilk defa 1983 yılında Dr. Luc Montagnier tarafından kaydedilmiştir.


HIV ( vücut bağışıklık sistemi virüsü ), insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, onun virüsten etkilenmeden önce kolayca başedebildiği hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. İnsan vücudu, bir defa HIV ile enfekte olmuşsa artık bu virüsün yokedilmesi ya da vücuttan atılması mümkün değildir. Fakat virüsün etkilerine engel olmak için birtakım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ve en çok bilineni, AZT (Zidovudine) adı verilen ilaçtır. Bu ilaç, virüsün çoğalmasını, virüsün belirtilerinin görülmesini engellemekte ve hastanın yaşamının az da olsa uzamasına neden olmaktadır.


Virüs, doğrudan beyin hücrelerine etki ederek zihinsel ve fiziksel denge sorunlarına neden olabilir. Hastalık bulaştıktan sonra ortalama 3 – 6 ay sonra HIV’ a karşı antikorlar oluşur. Ancak, bu antikorlar HIV’ ı öldüremezler. HIV vücuda girdikten 5-10 yıl sonra ortaya çıkabilir.


Aids hastaları, şakınlık, hafıza kaybı, denge kaybı, kekeleme, felç gibi problemeler oluşturabilen bazı enfeksiyonlardan kolayca etkilenebilirler. Bu problemler beynin direk olarak HIV ile etkilenmesinden yada texaplasmosis adı verilen bir hastalıktan kaynaklanmaktadır. Görülen diğer hastalıkların HIV enfeksiyonu taşımayan kişilerde görülmesi çok nadirdir.


Belirtiler : Aidsin belirtileri, zayıflamış bağışıklık sistemine özgü belirtilerdir. Bu yüzden bunlar, aidsin spesifik belirtileri değildir.


► Fiziksel ve zihinsel aktiviteleri etkileyen, sebebi açıklanamayan aşırı bir yorgunluk ve halsizlik


► Diet gibi herhangi bir aktivite sözkonusu olmadan iki aydan kısa bir sürede 7 – 10 kilo kaybı


► Birkaç haftanın sonunda ateşin oldukça yükselmesi


► Geceleri aşırı derecede terleme


► Vücuttaki salgı bezlerinin kabarması – lenfadenopati ve buna bağlı olarak boğaz ağrısı


► Dilin üzerinde ve ağız içinde beyaz noktalar ya da lekelerin oluşması


► Israrla devam eden ishal


► Herhangi bir solunum enfeksiyonuyla meydana gelen uzun süren kuru öksürük ve nefes darlığı


► Deri üstünde ya da altında oluşan leke ve şişliklerin meydana gelmesi


► İştah azalması


► Eklem yerleri ve kasıklarda ağrı


► Tüberküloz, zana ve akciğer hastalıkları


► Ağız ve boğazda iyileşmeyen ya da sık sık tekrarlayan aftlar


► Cinsel organlarda uzun süre iyileşmeyen yaralar


► Tekrarlayan enfeksiyonlar


Bulaşma Yolları


1) Bulaşma riski yüksek olan aktiviteler :


■ Prezervatifsiz anal ya da vajinal ilişki. Birey, aids hastası olmayan partneri ile olan karşılıklı monogami ilişkisi dışındaki ilişkilerden kaçınarak korunabilir. Cinsel ilişki sırasında, erkeğin penisinin veya kadının salgısının diğer eşin ağzı, vaginası veya anüsüyle teması, bulaşmaya neden olabilir.


■ Oral veya anal seks. Oral seksin, seksüel birleşmeden daha az riskli olmasına rağmen ağızdaki bir kesikle meni veya vajinal boşalma sırasında oluşan sıvılardan virüs bulaşması mümkündür.


■ Uyuşturucu kullanaların şırıngalarını paylaşmaları, virüs bulaşma riskini yükseltir.


■ Aids hastası bir kadının hamile kalması. Bu durumda hastalık doğmamış bebeğe bulaşacaktır. Virüs, anne sütüyle de geçebilmektedir.


■ Kan nakli. Virüs taşıyan kişiden alınan kan, organ, doku vb. ile virüs bulaşabilir.


■ Virüs taşıyan kişinin spermiyle suni döllenme.


2) Bulaşma riski orta derecede olan aktiviteler :


■ Derin öpücük. Normalde, öpücükle virüsün bulaşmadığı bilinmektedir. Ancak öpüşme esnasında veya önceden oluşmuş bir açık yaradan virüsün kan dolaşımına girmesi mümkün olabilir.


■ Prezervatifle yapılan vajinal birleşme. Latex prezervatiflerin labaratuar ortamında % 100 etkili olduğunun saptanmasına rağmen, normal yaşamda bu etkinin daha az olduğu düşünülebilir. Bu nedenle prezervatif dahi kullanılsa % 2’ lik bir virüs bulaşma riski olasıdır.


■ Prezervatifle yapılan anal birleşme. İlişkiler sırasında düzenli prezervatif kullanılması, riski büyük ölçüde azaltmaktadır. Ancak, anal birleşme esnasında prezervatifin yırtılma veya delinme olasılığı fazladır. Bu nedenle prezervatif dahi kullanılsa, anal ilişki sırasında virüs bulaşma riski vardır.


3) Bulaşma riskinin hiç olmadığı aktiviteler :


Kuru öpücük, mastürbasyon, korumalı oral seks, dokunma, solunum ve günlük yaşam aktiviteleriyle ( tuvalet, yüzme havuzu, banyo, tabak ya da bardak, giysi, sarılma, tokalaşma vb. ) hiçbir zaman aids bulaşmaz.


Testler


HIV enfeksiyonunu teşhis eden birçok test geliştirilmiştir. Bunlardan üç tanesi; ELISA, IFA ve Western Blot testleridir. Testler, vücut bağışıklık sitemindeki virüs mevcudiyetini araştırmaktadır. Her üçü de virüs konusunda kesin sonuçlar verebilmektedir.


Test sonucunun pozitif çıkması vücutta virüsün varlığına işarettir. Fakat bu sonuç kişinin aids olduğunu göstermez. Negatif test sonucu vücutta virüs bulunmadığı anlamına gelmektedir. Kişi aidse yakalanmış ise vücudunda HIV virüsü mevcut demektir. Vücudunda HIV enfeksiyonuna rastlanan bireyler aşağıdaki üç kategoriden birisine dahil olmuş demektir :


• HIV ile enfekte olmuş insanların bazıları hiçbir zaman kendilerini hasta hissetmeyebilirler. Fakat onlar da virüsü seksüel birleşme ya da diğer yollarla başka insana bulaştırabilirler. Bu insanlarda bulunan enfeksiyona belirtisiz enfeksiyon, bu tür insanlara da taşıyıcı adı verilmektedir. Bu insanlar hiç bir zaman virüsün enfeksiyonundan etkilenmez, ancak sadece bulaştırıcı etmen rolü oynarlar.


• HIV enfeksiyonu görülen insanların bazılarında hafiften şiddetliye doğru gelişen belirtiler görülebilir. Fakat bunların aids teşhisi için bir kriter oluşturabilecek şekilde toplanması mümkün olmayabilir. Çünkü bu tür hastalar aids virüsü tarafından meydana getirilen hastalıklardan birini taşıyor olabilirler. Bu hastalar için kesin bir aids teşhisi koymak mümkün değildir.


• Virüs enfeksiyonunu taşıyan ve hastalığın tüm belirtilerinin tamamını gösteren hastalar da olabilir. Bu hastalar artık aidslidir ve yaşamlarını uzatabilmek için tedavi olmalıdırlar.


Aids Hastalığının Ruhsal Boyutu Ve Hiv(+) Hastaya Yaklaşım


Aids ve aynı virüsün meydana getirdiği diğer hastalıkların belirlenmesinde ve tedavisinde birçok zorluk çekilmiştir. Bunlardan biri bu hastalıklardan birine yakalanmış bir kişiye aids hastası gibi davranılmasıdır. Her ne kadar yardıma muhtaç olsalar da bu tutum yanlıştır. Bir diğeri ise hastanın psikolojik durumudur. İnsanların aidsli hastalara yaklaşmaması ve dışlaması yanlış bir tutumdur. Bu nedenle insanların bu konularda korkutulması ya da yersiz bir kaygıya neden olunması çok yanlıştır.


Hastalık, HIV(+) olan kişi ile birlikte, o kişinin ailesini, çalışma arkadaşlarını, yaşadığı çevreyi ve tüm toplumu etkileyen önemli bir sorundur. Bu nedenle hastalığın ruhsal, nörolojik ve sosyal açıdan önemli etkileri vardır. Nörolojik belirtilerin dışında HIV(+) hastalarda sık görülen çeşitli ruhsal bozukluklar vardır. Bunların en sık karşılaşılanı depresyondur.


Depresyon : Aids hastalarında normal populasyondan %40 daha fazla görülür. Aids hastalarında tanı koymada zorluklar vardır. Somatik yakınmaların depresyona mı yoksa hastalığa mı ait olduğunu ayırt etmek zordur. Psikiyatrik semptomlar hasta ve çevresi tarafından hastalığın bulgusu olarak algılanabilir. Ayrıca çoğunlukla tek psikiyatrik tanı olmaması da tanı koymayı zorlaştırır. Depresyon daha çok ilk tanı konulduğunda ve demansın başlangıcında yoğunlaşmaktadır.


Bunaltı Bozuklukları : %2-38 oranlarda görülmektedir. Genellikle diğer durumlara eşlik eder. İntihar Girişimi : İntihar riski normal kontrollerden 10 kat fazladır. Depresyon, demans, deliryum, eşcinsellik ve madde kullanımı riski arttırmaktadır. HIV(+) olduğunu öğrendikten sonra ve yakın bir zamanda aidsli bir arkadaşın kaybından sonra ihtihar oranları artmaktadır. Hastalıkta dalgalanmalar, sosyal çıkmazlar, maddi sorunlar riski arttırır. Madde Kullanımı : Genellikle madde kullanımı hastalık öncesi döneme dayanır. Hastalıkla birlikte başetme yöntemi olarak madde kullanımı artabilir.


Aids hastalığını doğası nedeniyle daha test sonucu kişinin eline geçmeden özel yaklaşım gerektiren bir hastalıktır. Kişiye HIV(+) olduğu haberi verilirken sadece bir hastalık tanısı söylenmemektedir. Gerçekte verilen haber; tedavisi olmadığı için öleceği, kalan yaşam süresini fiziksel yetersizlikler ve diğer enfeksiyon benzeri ek sorunlarla mücadele ederek geçireceğini, ailesi, en yakın arkadaşları, iş çevresi ve tüm toplum tarafından red edilme olasılığının çok yüksek olduğunu, hastakığı başkalarına bulaştırmış olabileceğini bulaştırmadıysa da riskin büyük olduğunu veren bir haberdir. Tanıyı öğrenmeyi genellikle şaşkınlık ve inkar izler. İrrasyonel korkular ve panik oluşur. Hastalık hakkında çok bilgileri olmayan, ancak tedavi edilemediği ya da ölümcül olduğunu duydukları, üstelik ölüme giden yolunda acılı ve zor olacağını öğrenen hastalar, tanıyı kabul etmeyerek hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirler. Hastalığın inkarı diğer kronik ve ölümcül hastalıklarda sadece hastalığın tedavisinde gecikmeye yol açabilirken, aids hastasının hasta olduğunu kabul etmemesi ve yaşamını sağlıklı bir birey gibi sürdürmesi hastalığın diğer kişilere bulaşmasına neden olabilmektedir. Bu devreyi de üzüntü ve depresyon izler. Daha sonra gelmesi beklenen evre hastalığı kabullenmedir. Tanının öğrenilmesi ile başlayan çevrenin tepkileri, hastalığın bulaşacağı korkuyla uzaklşmaları depresyonu arttırmaktadır.


Cinsel partnerin ya da aynı yaşam tarzını paylaştığı arkadaşların kaybı yasla birlikte depresyonun derinliğini etkiler.


Tedavi


Bugün HIV enfeksiyonlarına karşı halen etkin bir tedavi bulunamamıştır. Bu alanda en çok denenmiş olan, virüsün çoğalmasına engel olarak etki eden, 1986’ dan beri kullanılan AZT (Retrovir®) ilacıdır. Bu ilacın aslında beklenen yaşam süresini uzatmadığı, hastanın sadece aids basamağına daha geç ulaşmasını sağlayabildiği görülmektedir.


2) BAKTERİYEL VAJİNOZİS


Sadece kadınlarda görülen bir hastalıktır. Kokulu, grimsi ve yapışkan vajinal akıntı vardır. Pelvis ( leğen kemiği iç bölgesi, kadın üreme organlarının bulunduğu bölge ) içi iltihaplanma görülür. Hamile kadınlarda ise prematüre ve düşük kilolu doğumlara rastanır. Sadece cinsel temas yoluyla bulaşmaz. Antibiyotiklerle kısa sürede tedavisi münkündür.


3) EPİDİDİMİT – ORŞİT Testislerde şiddetli ağrı ve aniden gelişen şişlik görülür. Üretral akıntıya da rastanabilir.


4)GENİTAL KONDİLEMLER – ÜREME ORGANI SİĞİLLERİ VE DERİ KABARIKLIKLARI Dış üreme organlarında, haznede, makat ve idrar kanalının dışa yakın kısımlarında görülen, ağrısız, karnıbahar görünümünde et kümeleri belirtisi taşır. Tedavi edilmezse kümeler büyüyerek çevre organlara zarar verir. Tedavi süresince cinsel ilişkide bulunulmaması veya kondom kullanılması önerilir. Siğiller tedavi edilse de virüs kalıcıdır ve tekrar ortaya çıkabilir. Doğum yolunu, idrar kanalını, makatı tıkayabilir. Doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir ve bebeğin solunum yolunda siğiller oluşarak solunum sıkıntısına yol açabilir. Lazer ya da özel ilaçlarla siğiller yakılabilir. Cerrahi müdahele gerekebilir.


5) GENİTAL ÜLSER HASTALIKLARI


a) GENİTAL HERPES – UÇUK : HSV’ nin ( herpes simpleks virüsü ) neden olduğu iki şekilde görülen bir hastalıktır. Oral tip, ağız çevresinde yara tarzı lezyonlar oluştururken, genital tip benzer lezyonu genital bölgede oluşturur. Lezyonlar, kalıcı lezyonlar değildir ancak tekrarlayabilirler. İlk enfeksiyon oldukça ağrılı ve kaşıntılıyken, ikinci ve sonraki enfeksiyonlarda daha hafif belirtiler gözlenir. İki tip de deriye temasla, masum öpücükle, cinsel temasla bulaşabilir. Bulaşma için yarayla temas şarttır. Kadınlarda rahim ağzında, erkeklerde idrar yollarında rahatsızlıklara rastlanır. Virüsle ilk kez karşılaşma sonucu gelişen genital uçukta ateş, bulantı, baş ağrısı, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları gibi belirtilerden sonra veya bu belirtiler hiç olmadan, kadınlarda dış ve iç cinsel organlarda, erkeklerde peniste kızarıklık, siğiller, şişlik, yaygın veya gruplar halinde içi su dolu kabarcıklar ortaya çıkar. Bu kabarcıklar kısa sürede ağrılı, yüzeyel yaralara dönüşür. Hastada idrar yaparken yanma, ağrı ve akıntı olabilir. Virüs, sinir hücrelerine yerleşir. Burada ömür boyu kalır. Zaman zaman reaktive olarak hastalığa özgü bulgular verir ve yine inaktive olur. Genital Herpes, gebelik ve doğum sırasında bebek için ciddi tehlikeler yaratabilir. kesin tedavisi yoktur. Dış belirtileri giderici tedaviler uygulanmaktadır. Temizlikle bulaşmanın önüne geçilebilir. İlaç yardımıyla yara ve ülserlerin yayılımı önlenebilir. Erken tanı ve tedaviyle, hastalığın şiddeti ve acısı azaltılabilir. İdrar yollarında hastalıklara, menenjite, kadınlarda rahim ağzı kanseri ve düşüklere neden olur. Bebeklerde gözleri, deriyi ve sinir sistemini etkiler, ölüme neden olabilir. HIV bulaşma riskini artırır.


b) GRANÜLOMA İNGUİNALE – DONOVANOZİS Etken, hastalıkla aynı adı taşıyan bakteridir. Tipik olarak enfekte kişinin derisinin altında şişlikler oluşur. Daha sonra şişlikler, ağrısız et kırmızısı ülserlere dönüşürler.


c) LGV – LENFOGRANULOMA – VENERIUM Etken, hastalıkla aynı adı taşıyan bakteridir. Penis veya vulvada küçük, genellikle ağrısız papüler ve kasıkta bezeler görülür. Bunlar, daha sonra açılarak birçok fistül oluşturur. Tedavi edilmezse lenf yolları tıkanır.


d) SİFİLİZ – FRENGİ Dolaşım ve sinir siteminde kalıcı harabiyetlere sebep olan frengi, 2. Dünya Savaşı’ ndan sonra keşfedilen güçlü antibiyotikler sayesinde büyük ölçüde önemini yitirmişken, aidsin yaygınlaşması ve frengi ile HIV enfeksiyonu arasında ilişki olması nedeni ile yeniden ilgi odağı haline gelmiştir. 1995 yılı WHO tahminlerine göre her yıl yaklaşık 12 milyon kişi hastalığa yakalanmaktadır. Hastalık en sık Güney ve Güneydoğu Asya’da görülmektedir. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük toplumlarda daha sık görülmektedir.


Hastalık, Troponema Pallidum bakterisi tarafından yapılır. Hala, bu mikroorganizmayı üretebilecek bir kültür ortamı bulunamamıştır. Tedavi edilmediği takdirde, virüs, vücuda yayılarak birçok organda hasara neden olur. Cinsel temasla veya yara yerinden bulaşan ciddi bir bakteriyel hastalıktır. En sık heteroseksüel ya da homoseksüel cinsel ilişki ile bulaşır. Bir diğer bulaşma yolu ise enfekte kan ve kan ürünleri ile temastır. Birçok kişinin kullandığı iğneler, uyuşturucu bağımlılarında hastalığın kolayca yayılmasına olanak sağlar. Kan yoluyla dağıldığından hayati organlara büyük zararlar verebilir. Gebelik veya doğum sırasında, anneden bebeğe geçebilir. HIV bulaşma riskini artırır. Ortalama 21 günde belirtilerini verir. Hastalık; penis, vajina, anüs ya da ağız yolu ile bulaşır. Hastalıkta bir veya daha fazla sayıda, sert, ağrısız şankır adlı yaralar oluşur. Bu yaralar, genelde bakterinin ilk bulaştığı cinsel organlar etrafında oluşur. Mikrop, daha sonra kan yolu ile tüm vücuda yayılır. Kasık ve boyun lenf bezleri şişebilir. Tedavi edilsin, edilmesin şankır, birkaç hafta içinde kendiliğinden kaybolur. Tedavi görmeden yaraların iyileşmesi hastalığın iyileşmesi anlamına gelmez. Bu devrede tedavi edilmeyen hastalarda hastalık ilerler. Hastalık şankır döneminde tedavi edilmez ise, yaraların ortaya çıkışından itibaren 3-6 hafta içerisinde, ellerde, ayaklarda ve vücudun diğer kısımlarında kırmızılıklar oluşur. Bu kırmızılıkların olduğu bölgelerde de bakteri bulunmaktadır. Tedavi edilmeyen vakalarda dahi, bu belirtiler kendiliğinden kaybolabilir. Frenginin ikinci dönemi olarak bilinen bu dönem 1-2 yıl sürebilir. Tedavi edilmezse kalp ve beyin hastalıklarıyla birlikte felç ve ölüme yol açabilir. Hastalık, evreler halinde ilerler ve her evrede değişik bulgular verir. Devreler, primer sifiliz, sekonder sifiliz, latent (sessiz) sifiliz ve tersiyer sifilizdir.


Belirtiler


● El ayasında veya ayak tabanında renksiz lekeler veya çizgiler ● Deri lezyonları ● Ağız ve boğazda tahriş ● Saç kaybı


Tedavi

Tedavisinde antibiyotikler kullanılır. Penisilinle de tedavi edilebilir. % 100 tedavisi erken teşhisle mümkündür. Tedavinin başlangıcından genellikle 24 saat sonra bulaştırıcılık kaybolur.


e) ŞANKROİD – YUMUŞAK ÇIBAN Etken, dukrey basilidir. Gelişmekte olan birçok ülkede genital ülserlerin en sık nedenidir. Ağrılı, kirli beyaz renkli ülserlerdir. Genellikle yaraya yakın kasıkta oluşan şişlikler zamanla büyür ve içindeki iltihap akar. HIV bulaşma riskini artırır.


Belirtiler


●Üreme organları ve anüs çevresinde ağrılı ülsere neden olabilecek, ağrılı yaralar.

● Ağrılı idrar, vajinal akıntı ya da kanama.

● Kasıklarda şişkinlik.


Tedavi Antibiyotik kullanımıyla tedavi edilebilir. Yaraların iyileşmesi aylar alsa da, tedavisi kolaydır.


6) GONORE – BELSOĞUKLUĞU Gonokok adlı bakterinin neden olduğu gonore, en sık rastlanılan CTBH’ den biridir. Tedavi edilmezse özellikle kadınlarda önemli sağlık sorunlarına neden olur. Erkeklerde sıklıkla üretrit , kadınlarda servisit yapan bir hastalıktır. 1995 yılı WHO’ nun tahminlerine göre her yıl yaklaşık 62 milyon kişi hastalığa yakalanmaktadır. Hastalık, en sık Güney ve Güneydoğu Asya’da görülmektedir. Özellikle cinsel yönünden aktif gençleri hedef alması ve tedavi edilmezse ilerleyerek kısırlığa yol açmasından dolayı çok önemlidir. Düşük sosyo-ekonomik düzey, çokeşli cinsel yaşam, cinsel aktivitenin erken yaşta başlaması, hastalığın saklanması bazen de belirti vermeden seyretmesi nedeniyle yayılımı çok fazladır. Genellikle mikrop bulaştıktan sonra 10 gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır.
Belirtiler Erkeklerde; idrar yollarında, makat içinde ve boğazda iltihaplanma, döl yollarına sıçraması durumunda, testislerde şişlik ve kısırlık, peniste akıntı, idrar yaparken yanma ve ağrı, sık sık ve az miktarda idrara çıkma.

Kadınlarda; vajinal akıntı, kasıklarda ağrı, idrarda güçlük, sık idrara çıkma, düzensiz kanamalar, cinsel organdan gelen sarı ve kıvamlı sıvı, kronik karın ağrısı, idrar yapma esnasında ağrı ve yanma hissi, boğaz ağrısı, kasık bölgesinde ağrı. Enfeksiyon, üst üreme yollarına yayılıp pelvik iltihaplanmasına neden olabilir. Tedavi edilmezse, karışıp eklemleri, kalbi ve beyni etkileyebilir. Hamileler, hastalığı bebeklerine geçirebilirler. Bebeklerde körlüğe varabilecek önemli göz rahatsızlıkları ortaya çıkabilir. HIV bulaşma riskini artırır. Kadınlarda eğer tedavi edilmezse PID, dış gebelik ve kısırlığa neden olabilir.


Tedavi

% 100 tedavisi erken teşhisle mümkündür. Antibiyotik kullanımıyla tedavi edilebilir. Tedavi edilen hastaların eşlerine de aynı tedavi uygulanmalıdır. Birçok bölgede penisilinler, gonore tedavisinde etkili olmamaktadır. Hastalık tedavi oluncaya kadar cinsel ilişkiden kaçınmak gerekir. Gonore, tedavi edilmediğinde kadında önemli sağlık sorunlarına neden olur. Yumurta kanallarının iltihaplanması sonucu kısırlık, dış gebelik gelişebilir. Erkek hasta tedavi edilmediğinde meni yollarında iltihap ve bunun sonunda da kısırlık ortaya çıkabilir.


7) HEPATİT B


Hepatit B, hepatit B virüsünün (HBV) meydana getirdiği bir enfeksiyon hastalığıdır. Virüsün karaciğere yerleşip çoğalarak karaciğeri tahrip etmesi ile ortaya çıkar ve bulaşıcıdır. Önemli bir sağlık sorunudur. Bugün Dünya’da yaklaşık 2 milyar kişinin Hepatit B’ye yakalandığını biliyoruz. Bunun yanında 350 milyon kişi bu virüsü kronik olarak taşımaktadır. Türkiye’de ise her 3 kişiden yaklaşık biri virüs ile karşılaşmıştır ve her 10 kişiden biri Hepatit B virüsünü taşımakta ve bulaştırmaktadır. Hastaların %75-80′inde hiçbir belirti görülmez. Hepatit B, hafif ve belirti vermeyen bir enfeksiyondan, karaciğer kanseri gibi daha ağır karaciğer hastalıklarına kadar değişebilen çeşitli tablolara neden olabilir.


En riskli gruplar

● Uyuşturucu bağımlıları

● Cinsel yaşamı aktif insanlar ve birden fazla kişi ile cinsel ilişkisi olanlar

● Virüsü taşıyan biriyle cinsel ilişkiye girenler ve aynı ortamda yaşayanlar


● İşi gereği kanla temas içinde olan kişiler ve sağlık personeli

●Enfekte annelerden doğan çocuklar


● Kan ve kan ürünlerini kullananlar


●Toplu halde ( okullar , kreşler , kışlalar , yurtlar , huzurevleri … vb. ) yaşayanlar .


Hepatit B’ nin Doğal Seyri Nasıldır?

Hepatit B enfeksiyonu, çeşitli şekillerde seyredebilir. Akut hepatit, genellikle kendiliğinden iyileşen, iyi huylu bir enfeksiyondur ama hastaların bir bölümünde kronik hepatit B yönünde ilerler. Kronik hepatit B, aralarında siroz, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserinin de olduğu daha ciddi durumlara neden olabilir. Karaciğer kanseri vakalarının %75-90’ı, kronik hepatit B sonucudur.


“Hepatit B Virüsü Taşıyıcılığı” Ne Demektir?

Bu virüs ile temas eden her 10 bebekten 9′u ve her 10 erişkinden 1′i belirli bir süre sonunda mikrobu vücudundan atmayı başaramaz. Bu durumda kişi virüsü yaşam boyu vücudunda “taşıyacak” ve etrafa yayacaktır. Ancak taşıyıcılarda hastalık durumu farklılık gösterir.

Hepatit B’de risk birçok bulaşıcı hastalıktan çok farklıdır, çünkü kronik hepatitlilerin %25′i primer karaciğer kanseri ve siroz nedeniyle ölmektedir, çünkü Hepatit B tüm dünyadaki primer karaciğer kanserlerinin %60-80′inden sorumludur ve primer karaciğer kanserleri kanser ölümleri içinde ilk üç sırada yer almaktadır. Hepatit B virüsü sigaradan sonra bilinen en yaygın kanserojendir.
Belirtileri


● Düşük derecede ateş


● Aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi ve adele ağrısı


● İştah kaybı , bulantı ve kusma


● Karın ağrısı ve karaciğer bölgesinde hassasiyet


● Koyu renkli idrar, açık renk dışkı


● Deride, göz aklarında sararma


Belirtiler görülmese de, ileride karaciğer büyümesine yol açabilir. Hepatit B virüsü karaciğer iltihaplanması ve buna bağlı olarak ölüme de neden olabilir.


Hepatit Nasıl Bulaşır?


Hepatit B kan yoluyla ve sıklıkla da yakın temas ile bulaşır. Derideki bir çatlak ya da açık yarayla temas eden kan ya da tükrük hastalığın bulaşması için yeterli olabilmektedir. Sperm, vajinal salgı gibi yollardan da bulaşabilir. Enfekte kanın bulaştığı kesici aletler yoluyla da virüs geçebilir ( örneğin dövme, piercing, şırınga, jilet, törpü veya ısırık ). Virüs vücudun dışında en az 7 gün kuru yüzeyde yaşayabilir ve HIV’ dan 100 kez daha bulaşıcıdır. Dünyada CTBH’ lerin en hızlı yayılanıdır. Hepatit B virüsü ile temas eden herkes hastalık bulgularını göstermeyebilir. Virüsle temas eden her 10 kişiden birinde vücut virüsü yenemez ve virüs bir biçimde çoğalmaya devam eder. Taşıyıcı olarak nitelenen bu insanlar kendilerini sağlıklı hissetmelerine rağmen çevreye virüs yayarlar. Zaman içinde karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanseri gibi hastalıkların gelişmesiyle hayatlarını kaybederler .


Hepatit B’ye yakalanıp yakalanmadığını anlamanın tek yolu kan tahlili yaptırmaktır. Test virüsün kuluçka döneminde pozitif çıkmaz..


Hepatitin Tedavisi Nasıldır?


Kesin tedavisi yoktur. Zaten bazı özel durumlar dışında bir tedavi yöntemi uygulanmasına gerek yoktur. Hastaya dinlenme önerilir. Herhangi bir perhiz verilmez. Vücudu güçlendirici tedavi, hastalığın zararını azaltır. Korunmak için etkili aşı da vardır.


8) HPV – HUMAN PAPILLOMA VİRÜSÜ


Cinsel organlar ve çevresinde siğil benzeri oluşumlara neden olan bu virüs kadınlarda serviks (uterus girişi) kanserlerinin de önemli sebeplerindendir.


9) KANDİDİAZİS – MANTAR Mantar enfeksiyonları başta candida’lar olmak üzere çeşitli mantar türleri tarafından oluşturulan ve sık görülen CTBH’ dendir. Gebelerde, antibiyotik, doğum kontrol hapı ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları kullananlarda, şeker hastalarında, ayrıca dar ve naylon çamaşır tercih


edenlerde sık görülürler. Mantar enfeksiyonları kadınlarda dış cinsel organlar ve vajinada, erkeklerde ise peniste iltihap oluştururlar. Başlıca yakınmalar; idrar yaparken ağrı, cinsel organlardan beyaz ve peynirimsi kıvamda akıntı, cinsel ilişki sırasında ağrı, üreme organlarında kaşıntı ve yanma, ağrılı idrar ve cinsel ilişkidir. Mantar enfeksiyonlarının tanı ve tedavisi kolaydır. Hasta kişilerle birlikte cinsel eşlerin de tedavi edilmeleri gerekir. Mantar önleyici ilaçlarla kısa sürede tedavi edilebilir.


10 ) KLAMIDYALAR – KLAMIDYOZLAR Chlamydia trachomatis adı verilen bakterinin neden olduğu, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. En sık rastlanan CYBH’tır . WHO’ nun 1995 yılı tahminlerine göre, her yıl yaklaşık 89 milyon kişi buna yakalanmaktadır. Tedavi edilmezse gerek kadın, gerekse erkekte önemli sağlık sorunlarına neden olur. Sosyo-ekonomik yapısı zayıf toplumlarda ve gençler de sık görülmektedir. Bu bakteri gözkapağının içinde, idrar yolu, dölyatağı ve dölyatağı borularındaki dış tabakayı hedef alır. Ayrıca rektum ve boğaz mukozasına da yerleşebilir. Klamidyalar, tedavi edilmediğinde özellikle kadınlarda üreme organlarına büyük zarar veren bir infeksiyon kaynağıdır . Belirtileri hafif olduğundan teşhisi zordur ve kişi bulaştırıcıdır. Sağlam kişinin mikrop ile teması sonrasından 1-3 hafta sonra belirtiler ortaya çıkar. Erkekte ve kadında değişik belirtilere yol açarlar. Erkeklerde Klamidya Erkeklerde penis enfeksiyonuna veya ağrılı ve şişmiş testislere yol açabilir. Klamidya bakterisi ile temas ettikten yaklaşık 7-21 gün içinde belirtiler başlar. Ancak klamidyoz pekçok kişide belirti vermez. Hastalık bulaştıktan sonra tedavi tamamlanıncaya dek bulaştırıcılık sürmektedir. Belirtileri bel soğukluğu belirtilerine çok benzediği için sıklıkla bu hatalıkla karıştırılır. Ancak bel soğukluğu tedavisine rağmen belirtilerde azalma olmuyorsa klamidyoz düşünülür. Belirtileri ● Ağrılı idrar yapma ve idrar yaparken yanma hissi ● Penisten akıntı ● İdrar yolunun penise açıldığı yerde kızarıklık ve şişlik ●Ağrılı cinsel ilişki ●Ateş Antibiyotik tedavisi ile sonuç genellikle yüz güldürücüdür. Eşler, birlikte tedavi edilmelidir. Tedavi edilmediği takdirde sperm yollarında iltihap ve tıkanma oluşturarak kısırlığa neden olabilir. Kadınlarda Klamidya Kadınların büyük bir bölümünde belirti vermez veya: ● Sık idrara çıkma ve idrar yapmada güçlük ● Vaginal akıntı ● Karın ağrısı ● Ağrılı cinsel ilişki ● Adet dışı kanama veya akıntı ● Ateş gibi belirtiler verebilir. Gebelerde enfeksiyon söz konusu olduğunda, erken doğum, yumurtalık ve rahim iltihaplanmaları, dış gebelik, sürekli olan kasık ağrıları, karın zarı iltihaplanmaları gibi ağır hastalıklar ortaya çıkabilir. Doğum sırasında hastalık anneden bebeğe geçebilir ve bebekte, göz iltihaplanmaları, pnömoni, bronşit, zatürre ve orta kulak iltihaplanmalarına yol açabilir. Tedavi Tedavi, antibiyotiklerle yapılır ve ana prensip eşlerin birlikte tedavisidir. % 100 tedavisi erken teşhisle mümkündür .Tedavi edilmediği takdirde PID, dölyatağı borusunun iltihap ve tıkanıklıklarına bağlı kısırlık, yine bu boruların tıkanmasına bağlı dış gebelik ve sonucunda ölümlere yol açabilir.


 


11) PID – KASIK İÇİ İLTİHAPLANMASI – PELVIK INFLAMATUAR PID, kadınlarda uterus, tüpler ve overlerdeki pelvik enfeksiyonların genel adıdır. Akut PID’de etkenler gonore, klamidya ve anaerobik bakterilerdir. Kadınlarda görülür. Ancak, genellikle hiçbir belirti görülmez. Yumurtalıkların zedelenmesi, kısırlık ya da ölüme neden olabilecek dış gebeliğe yol açabilir. İleride hastalığın tekrarlanması ve kronik kasık ağrıları da mümkündür. Belirtileri anormal vajinal akıntı, kasıklarda ağrı, zamansız adet kanamaları, titreme ve ağrılı cinsel ilişkidir. Tedavi Hastanın eşi de tedavi edilmelidir. PID’ ın beraberinde getirebileceği diğer enfeksiyonlar da dikkate alınarak, birden fazla antibiyotik birlikte kullanılabilir.


12 ) PARAZİT HASTALIKLARI:


TRIKOMANIYAZIS


Cinsel yolla bulaşan parazit hastalıkları içinde en sık görülen Trichomonas vaginalis enfeksiyonlarıdır. Trichomonas vaginalis, kadın ve erkeklerin idrar ve üreme organlarında yaşayan bir parazittir. Trikomoniyaz hastalığına yol açar. Bu hastalık, bazı kadınlarda belirtisiz seyredebilir. Hastalık, doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir. Bebekte de annedekine benzer belirtiler görülür. Genellikle kendiliğinden de geçer; ancak dikkat edilmezse prostata da bulaşarak kısırlığa yol açabilir. Belirtiler : Her iki cinsiyet için de az semptom verir. ● Sıklıkla köpüklü, yeşil ve kötü kokulu bir akıntı ile belli olan bir hastalıktır. ● Kadınlarda vajinal yanma, kaşıntı, kokulu ve zor idrar, ağrılı cinsel ilişki.

● Gebelerde premature doğumlara yol açabilir. Kadında tüplerde iltihaplanmaya neden olarak geçici kısırlığa yol açabilir.

● Erkeklerde ağrılı idrar, anormal akıntılar. Tedavi

Antibiyotikle tedavi edilebilir. Cinsel eşle birlikte tedavi olunmalıdır.


CTBH’ LERDEN KORUNMA


Güvenli seks, kişinin seksüel davranışlarını değiştirerek aidse ve diğer hastalıklara yakalanma riskini ortadan kaldırması olarak yorumlanabilir. Şüphesiz cinsel birleşmeden kaçınmak, hastalığın bu yolla size bulaşmasını engelleyecektir. Fakat çoğu insan hayatlarında seksüel davranışlardan bir ölçüde olsa kaçınmak yerine bunu farklı kişilerle farklı yollarla denemeye devam etmektedir.


Latex prezervatifler, enfeksiyonlara karşı korunmanın en etkin yoludur. Çünkü prezervatifler (kondom), virüsün bir kişiden diğerine geçmesini engelleyecek fiziksel bariyer görevi yaparlar. Prezervatifler ayrıca oral seks esnasında meydana gelebilecek riskleri azaltmak için de kullanılabilir. Prezervatif bir kez kullanılmalı ve ilişki sonrası çıkartıldıktan sonra poşete koyularak atılmalı ve eller sabunlu suyla yıkanmalıdır.


Sperm öldürücü krem, köpük ve fitillerin (spermisitler) de bazı mikroplara karşı kısmen koruyuculuğu vardır. Ancak bu maddeler tek başına korunmayı sağlamaz. Spermisitler ve kondom birlikte kullanılırsa korunma oranı artar.


Frengi, Hepatit B ve HIV için, kanla bulaşma yoluna dikkat edilmeli ve gerek kuaför ve berber salonlarındaki araç gerecin, gerekse eczane ve sağlık kuruluşlarındaki hizmet amaçlı araç gerecin temizliğinden emin olunmalıdır.


Yine çok bulaşıcı olan ve ölüme yol açan Hepatit-B virüsüne karşı aşılanma önemlidir.


Aidsin cinsel yolla bulaşmasını engelleyici önlemler, diğer cinsel yolla geçen hastalıkları

engellemekte de etkili yöntemlerdir. Bu nedenle aidsten korunma programları ile aslında sadece aidse karşı değil, diğer önemli komplikasyonları olan diğer bazı CTBH’ lerden korunma öğretilmiş olur.


CTBH’ lerden bireysel düzeyde korunmanın en etkili yolu hastalık riski taşıyan kişilerle (hayat kadınları, hayat kadınlarıyla birlikte olduğu bilinen kişiler, çok sayıda partneri olan ve olmuş kişiler) ilişkiye girmekten kaçınmaktır. Ancak şüpheli olmayan biriyle beraber olunduğunda da hastalık bulaşabilir.


Doğum kontrol hapları her gün bir tane alındığında, kadının yumurtalıklarından, yumurta hücresinin çıkması engellenmiş olur. Düzenli kullanılırsa gebeliğin önlenmesinde çok etkilidir. Rahim ve yumurtalık kanserine karşı korur. Bazı kadınlarda bulantı, kilo artışı, adetlerde azalma gibi önemsiz yan etkilere neden olabilir. Her gün hap almayı hatırlayabilecek olan kadınlar, adet kanamaları fazla miktarda olan ve aşırı ağrılı adet görenler, ilerde yeniden çocuk isteyenler için uygundur. 35 yaşından büyük ve sigara içen kadınlar, adetleri düzensiz olanlar, damar sertliği ve damar tıkanıklığı olanlar, tansiyonu yüksek olanlar, şeker hastaları, aşırı şişman kadınlar, felç geçirenler, sarılık geçiren kadınlar, emziren anneler için uygun değildir.


KAYNAKÇA


http://www.ayilar.net/saglik.htm


http://www.ailehekimi.com/pedu/cinsellik/u2/u24.htm


http://www.acsap.saglik.gov.tr/cybh.htm


http://www.ok.com.tr/hastaliklar.htm


http://sextime.great.nu/eda/tb/b3.htm


http://mutluinsan.com/cinselhastaliklar.html


http://jinekoloji.net/dosyalar/cybh1.html


http://members.tripod.com/hasekiderma/cybhg.htm


http://www.hastarehberi.com/dahiliye/dahiliye6/frengi.htm


http://hastarehberi.com/cinsellik/cinsel2/frengi.htm


http://www.mynet.com/iliskiler/042001/doktor18.asp


http://www.ankasm.gov.tr/saglik/hastalik/klamidyoz.htm


http://www.ankasm.gov.tr/saglik/hastalik/frengi.htm


http://bornova.ege.edu.tr/~eunal/whatist.html


http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/aids.shtml


http://www.ankasm.gov.tr/saglik/hastalik/genital_yol.htm


http://www.ato.org.tr/konuk/tdp/tm13.html


http://www.ato.org.tr/konnuk/tdp/em13/yayin001.html


http://marina.fortunecity.com/titanic/434/


http://www.ttb.org.tr/STED/sted1299/st12993.html


http://bornova.ege.edu.tr~eunal/arct.html


http://wwwdersnotu.usvi.com/kadin/pid.html


http://mumcu.com/frengi.htm


http://.cinselhastaliklar_der.org.tr/hastaliklar.htm


http://www.hekimce.com/phpler/hastaliklar.php?idno=cinsel_yolla_bulasan_hastaliklar.rda


http://www.hekimce.com/phpler/hastaliklar.php?idno=hepatit_b.rda


http://www.mumcu.com/klamidya.htm


http://marina.fortunecity.com/titanic/434/chl.htm


http://mark.kolayweb.com/klamdya.htm


http://jinekoloji.net/dosyalar/pid.html


http://www.ankasm.gov.tr/saglik/hastalik/genital_herpes.htm


http://www.ankasm.gov.tr/saglik/hastalik/pelvik.htm


http://www.sb-turkey.com/sb-turkey/hepatitb.html


http://www.seyhanhospital.com/hepatit.htm


http://www.sanalbilgisayar.com/acs/hizmet/onlem/kondom.htm


http://www.yapici.gen.tr/hastalik.htm


http://www.aids.hacettepe.edu.tr/kondom.html


http://agoksel.itgo.com/



Cinsel Temasla Bulaşan Hastalıklar

1 yorum:

  1. Dr Itua, HIV tedavisi, ben 10 yıldır bir ARV Tüketimi olmuştur. bloglar sitesinde Dr Itua'yla karşılaşıncaya kadar acı çekiyorum. HIV'im ve konumum hakkında her şeyi ona e-postayla gönderdim ve ona her şeyi açıkladım ve beni tedavi edeceğinden korkacak hiçbir şey olmadığını söyledi. , bana garanti verdi. Maddelerin ücretini ödememi istedi. Bu yüzden tedavi ettiğimde şükran göstereceğim ve şifa veren bitkilerinin ifadesini vermek, geri kalan HIV için yapacağınız şeydir. ve diğer hastalıklar Dr Itua'nın iyi çalışmalarını görebiliyor. 5 iş günü içerisinde postaneme gelen EMS Kurye servisi aracılığıyla bitkisel ilacını aldım.Rr Itua dürüst bir adam ve iyi çalışması için onu takdir ediyorum. Onu takdir etmek ve arkadaşlarımın geri kalanını takdir etmek, hapları almaktan ve o şişko belleğe sahip olmak benim için bir kabustur. Benim de neyden bahsettiğimi anlayacaksın. O zaman şimdi olmasa da, özgür ve sağlıklıyım. Dr Itua Herbal Center'a teşekkür ederim. Onun da takvimi var. bana yakın zamanda göndermiş, Kanser, Uçuk, Fibromiyalji, Hiv, Hepatit B, Karaciğer / Böbrek İnflamatörü, Epilepsi, Kısırlık, Fibroid, Diyabet, Dercum, Copd, ve ayrıca Ex Lover'ı Geri Getirmek gibi her türlü hastalığı tedavi ediyor. Burada Onun İletişim .drituaherbalcenter @ gmail.com Veya Whats_app Numarası +2348149277967

    YanıtlaSil