4 Ocak 2013 Cuma

Uyku ve Uyanıklık Nedir

Uykuerişkin hayatının yaklaşık 1/3’lük kısmını oluşturur. Uyku farklı farklı evrelerin siklik olarak tekrarlandığı dinamik bir proçestir. Uyku 2 alt tipe ayrılır. REM ve NREM.

Genç erişkinlerde uyku başladıktan sonra ilk REM periodu oluşur ve yaklaşık olarak 90-100 dakika sürer, bunu NREM uykusu takip eder. İlk REM periodu gecenin en kısa periodudur. Başarılı REM periodunun süresi giderek uzar ve erken sabah saatlerinde en uzun REM periodu oluşur. İnfantlarda total uykunun %50-80’I REM uykusundan ibarettir. 2 yaş-erişkin yaş arasında ise REM uykusu oranı, total uyku zamanının %20-25’ine kadar düşer.

REM uykusu birçok karakteristik özelliği olan tonik ve fazik olarak 2’ye ayrılır. Tonik REM bulguları şunları içerir.

1- Kortikal desenkronizasyonla birlikte, EEG’de mikst frekanslı hızlı aktivite olur, bu uyanmada görülen aktiviteye benzer.

2- Hipokampal senkron teta aktivitesi, bu da yine uyanma sırasında da oluşur.

3- Tüm kaslarda atoni olur. Ama solunum ve oküler kaslarda bu atoni görülmez. Ayrıca çene ve ekstremite kaslarının EMG’sinde aktivitenin belirgin azaldığı saptanır.

Fazik REM uykusu ise şunları içerir.

1- Horizontal ve vertikal hızlı göz hareketleri oluşur, bu sırada REM boyunca burstler görülür.

2- Kas seyirmeleri oluşur.

3- Pontogenikuloksipital spikelar (PGO) olur, ama rutin polisomnografide (PSG) gözlemlenemeyebilir.

4- Solunum hızı, kalp hızı ve kan basıncında fluktusayonun olduğu otonom sinir sistemi labilitesi olur.

NREM uykusu 4 bölüme ayrılır. 1. ve 2. evre hafif uyku sırasında gerçekleşir.

  1. evre uyku zamanının %2-5’ini içerir ve EEG’de mikst frekanslı, düşük voltaj aktivitesi ile birlikte yavaş göz yuvarlama hareketleri olur. 2. evre total uykunun %45-55’ini içerir ve EEG’de K kompleksleri ve uyku iğcikleri kaydedilir. K kompleksinde başlangıçta sharp komponenti olur ve bunu yavaş komponent izler. Uyku iğcikleri K komplekslerle beraber süperimpoze veya tek olarak saptanabilir. Uyku iğcikleri 2. evrenin bulgusu olmasına karşın, 3 ve 4. NREM uyku evrelerinde ve hatta REM uykusunda dahi saptanabilir. 3 ve 4. evre derin veya yavaş dalga uykusundan (SWS) oluşur. SWS uyku zamanının %10-20’sini oluşturur ve gecenin ilk bölümünde dominanttır. SWS’de uyandırılma eşiği yüksektir. SWS’de EEG’de delta dalgaları olur. 3. evre delta dalgalarının %20-50 görüldüğü evre olarak tanımlanır. Evre 4 ise delta dalgalarının %50’den fazla olduğu evre olarak tanımlanır.

UYKUDA NORMAL FİZYOLOJİK FONKSİYONLAR
Yenidoğanda REM uykusu, uyku zamanının %80’inden fazlasını kapsar, erişkinde bu dönem yaklaşık olarak %20’ye kadar düşer. Yaşla beraber SWS süresinde azalma olur. Erişkinde uyku zamanının %80’inini NREM uykusu kapsar. NREM uykusunun en kritik bölümü erken uyku döneminde oluşur, ve bu evrede çok miktarda SWS olur. SWS en derindir ve uyandırmak en zordur.

UYKUDA METABOLİK VE TERMOREGÜLATUAR FONKSİYONLAR
Uyku boyunca merkez vücut ısısında azalma olur, çevresel ısı kaybı minimalize edilir. Değişik çalışmalar ısı değişiminin başlangıcının derin NREM uykusunda olduğunu gözlemlemişlerdir. Bu araştırmalar şunları vurgulamıştır; merkez ısıda azalma ile, vücut dış ısısındaki azalma oranı aynı değildir, bu ısı azalmasının nedeni yavaşlamış metabolizmadan kaynaklanır. primatlarda, uykunun erken evrelerinde ki en derin period olan SWS periodu boyunca büyüme hormonu sekresyonu olur, bu etki insanlarda tüm yaş gruplarında etkili olabilir. Bazı çalışmalar çocuklardaki büyüme ile ilgili bozukluklarda, büyüme oranı ile total uyku arasında korelasyon saptamışlardır ve buda bozulmuş uykunun büyümeyi inhibe edebileceğini desteklemiştir.

UYKUDA RESTORATİF FONKSİYONLAR
SWS boyunca RNA transkripsiyonu ve protein sentezi rölatif olarak daha belirgindir. Bu aktivite sinaptik fonksiyonlar için önemli olabilir. Bir hipoteze göre beyin kullandığı materyallerin üretimi ve depolanmasını SWS boyunca yapar. Uyku deprivasyonu sırasındaki kognitif fonksiyonlardaki azalma, uyku sırasındaki bu restoratif ve destekleyici fonksiyonlara ait bir delil gibi görünmektedir. Diğer muhtemel durum ise sinaptik düzeydeki dengenin restorasyonunun bu fonksiyonlarla ilişkili olmasıdır. SWS, limbik sistemdeki emosyonel durumun fonksiyonel dengesinin düzenlenmesi içinde gerekli gibi görünmektedir.

UYKUDAKİ NÖRONAL SİRKÜLASYON
Uykudaki ritmik patern çevresel faktörler özellikle de ışık-karanlık siklüsü ile modifiye edilir. Örneğin bir kişi saat, veya periodik aydınlık-karanlık siklüsünden ayrı bir yere izole edilirse düzenli uyku-uyanıklık siklüsü olacaktır.
İnternal sirkadian ritmin anatomik yeri anterior hipotalamustaki suprakiazmatik nukleustur (SKN). Rodentlerde SKN lezyonu sirkadian ritmin bozulmasına neden olmuştur. Bununyanında SKN ablasyonu yapılna hayvanlara fetal SKN transplantasyonu yapılması sirkadian ritmin yeniden sağlanmasına yol açmıştır. SKN’a’retinadaki fotoreseptörler yoluyla gelen 2 yol vardır.
1- Direk yol, buna retinohipotalamik trakt (RHT) denir.
2- İndirek yol, buda genikulohipotalamik trakt (GHT).Retinadaki fotoreseptörler ışığı sinir impulsu olarak iletirler ve bilgi ganglion hücrelerine geçer. Ganglion hücrelerinden RHT ile optik sinir ve optik kiazmaya uyarı geçer. Kiazmada 2/3 akson çaprazlaşır, 1/3’ü ise çaprazlaşmadan ilerler. RHT direk olarak SKN’a projekte olur. RHT’dan kaynaklanan kolleteral prosesler optik trakta oradanda lateral genikulat komplekse devam eder, orada da GHT indirek olarak SKN’a projekte olur.
SKN’daki efferent fibriller ise intrahipotalamik alanlara, preoptik alana, paraventriküler nukleusa, retrokiazmatik alana, dorsomedial alana ve ekstrahipotalamik alanlara(talamus, bazal ön beyin, ve periaquaduktal gri madde) projekte olur. Bu alanlardan bilgi efektör organlara özelliklede biyolojik ritimden sorumlu olanlara iletilir. Ek olarak uyku-uyanıklık siklüsündeki sirkadian değişiklikleri SKN’daki değişkenlik yaratan lokomotor aktivite, besin alımı, su alımı, seksüel davranışlar, merkez vücut ısısı ve hormonal düzeyler kontrol eder. Kortizol erken sabah saatlerinde 4:00-8:00 arasında en fazladır, TSH ise uykudan hemen önce artar. Bu hormonlar sirkadian saate etki eder.
Pineal gland nöroendokrin bir bezdir ve melatonin salgılar. Retinall fotoreseptörler SKN ve sempatik sinir sistemini, bunlarda pineal glandı uyarır. Melatonin sirkadian ritmi SKN ile kontrol edilir ama en güçlü olan ışık uyarımıdır. Işığın 2 etkisi vardır.
1- Diürinal aydınlık-karanlık siklüsü ile melatonin sekresyonunun düzenlenmesi
2- Kısa, keskin uyarı verildiğinde melatonin suprese olur.
Melatonin sekresyonu gece boyunca artar, pik düzeye 2:00-4:00 arası ulaşır, basamaklı şekilde gecenin ilerleyen saatlerinde düşer ve gün boyunca oldukça düşük seviyede kalır. Ekzojen melatonin jet-lag’I olanlarda başarılı olarak kullanılmıştır, bu belkide uyku faz değişimi olan ve faz değişimine bağlı uyku bozukluklarında kullanılabilir.

NREM UYKUSU
Uyku iğcikleri sıklıkla retiküler talamik nukleustaki GABA’erjik nöronlardan kaynaklanır. Retikler talamik bölge diseksiyonu yapıldığında uyku iğciklerinin kaybolduğu görülür. Skalp kayıtlarında iğcikler maksimal olarak frontal ve verteks alanlarında görülür. İnsanlarda derin elektrodlarla kayıtlama yapıldığında talamik iğcikler, skalp kayıtlarına göre daha erken ve sık saptanır. İğciklerin frontalde oluşması, suplementer korteksten orijin alabileceğini düşündürmektedir. 3. ve 4. evrede delta ve yavaş dalgalar görülür. Talamakortikal hücreler delta dalgası oluşturma kapasitesine sahiptir ama diğer alanların lezyonlarında da(anterior hipotalamus, preoptik alan, va bazal ön beyin gibi) delta dalgalarının kaybı olur.

REM UYKUSU
REM uykusunda rol alan anatomik komponentler şu şekildedir:
1- Kortikal desenkronizasyon önemli bir olaydır. Mikst frekansın orijini mezensefalik retiküler formasyondur. Retiküler hücreler, korteks aktivasyonundan 15 saniye önce ateşleme yapar, ve geniş korteks projeksiyonu ile birlikte talamusun intralaminer nukleusuna yayılır.
2- Hipokampal teta aktivitesi frekansı 5-10 Hz olan yüksek oranda senkronize olan bir aktivitedir, ve dentat ile medial entorinal korteksten kaynaklanır. Buna nukleus pontis oralisteki rostral pontin retiküler formasyon dahil olur.
3- Solunum ve oküler kaslar dışındaki kas atonisi REM uykusunun tonik fazında olur. Elektrik stimülasyon çalışmaları kas atonisinin medüller magnoselüler retiküler nukleus ve rostral nukleus pontis oralisteki aktivite sonucu olduğunu göstermiştir. Spinal kord düzeyinden kaynaklanan kas paralizisi ise alfa motor nöronun hiperpolarizasyonu yolu ile inhibitör nörotransmiter olan glisinin aktive olmasına bağlıdır.
4- Kas seyirmeleri tonik kas paralizisine süperimpoze olur. Seyirmeler eksitatör uyarımdaki azalma, ve geçici motor nöron inhibisyonundan kaynaklanır.
5- Hızlı göz hareketi REM uykusunun diğer fazik bulgusudur. Horizontal göz hareketleri ponstaki parabducens retiküler formasyondaki nöron uyarımları ile, vertikal göz hareketleri ise ortabeyin retiküler formasyon aktivitesi ile ilişkilidir. PET göstermiştir ki REM’le ilişkili göz hareketlerinde, uyanıklıktakine benzer şekilde kortikal alanın dahil olduğu saptanmıştır.
6- PGO aktivitesi REM uykusunun fazik bulgusudur. Pons ve lateral genikulat cisim ve diğer talamik nukleusların oksipital kortekse projekte olmasından kaynaklanır. PGO aktivitesi 2 tiptir. Tip 1 göz hareketlerinden bağımsızdır, tip 2 ise simültane olarak göz hareketleri ile oluşur.
7- Otonomik sinir sistemi labilitesi ise (solunum ve kalp hızı, kan basıncı) sempatik aktivite ve bu aktivitenin fluktuasyonu sonucu olur, bu da ponstaki parabrakial nukleus üzerinden etki yapar. REM’in diğer bulgularından olan penil erksiyon ise seksüel stimülasyon veya rüya ile ilişkili değildir, termoregülatuar süspansiyonun yol açtığı pseudopoikilotermik durum ile ilişkilidir. Ek olarak NREM ile karşılaştırıldığında REM’de serebral metabolizma ve kan akımı artar.

UYKUNUN NÖROKİMYASAL ANATOMİSİ

Nukleus Pri. nörotrans. Uyanıklık SWS REM uykusu
Pedinkulopontin nuc. (PPN) Ach Artma Azalma Artma
Locus sereleus Nöradrenalin Artma Artma Azalma
Raphe nuc.’u Seratonin Artma Artma Azalma
Substansia nigra Dopamin Artma Azalma Artma

İNSOMNİ
İnsomni uykuya dalmada güçlük veya uykunun sürdürülmesi veya yeterli uyku almadan sabah erken saatlerde uyanmadır. Bu tanımdaki yeterli kelimesi kişiler arası farklılık gösterir, kimine göre 5 saat, kimine göre ise 8-9 saat alert bir gün geçirmek ve dinlenmiş olmak için yeterlidir. Sleep-onset insomni yatağa gitme ile uykunun ortaya çıkması arasındaki sürenin uzamasıdır. Fizyolojik insomni anksiyete, gerginlik, endişe, geçmişteki veya gelecekteki problemlere bağlı olabilir. İnsomninin paterni değişkenlik gösterebilir, ve bu durum tekrarlarsa insomni persistan olabilir. Bazı hastalar ise uykuya kolayca geçememelerinin sebebi olarak uzandıkları yerdeki fiziksel rahatsızlığı bildirmişlerdir. Parkinson hastalarında görülen insomnide ise gelişen sertlik nedeni ile yatakda dönememede bir neden olarak bildirilmiştir. RLS’lilerde ise baldır kaslarında iğnelenme, karıncalanma, gerginlik gibi hareket etmekle rahatlayan şikayetlerde insomniye neden olabilir. Artrite bağlı ağrı, nöropati veya kas incinmeleride bazen uykuku bozacak kadar şiddetli olabilir. Yine geç saatlerde alınan kafein, nikotin, yatmadan hemen önce yapılan egzersiz veya geç saatlerdeki akşam öğünü insomniye katkıda bulunabilir. Yatak odasında veya yatakta çalışma, okuma, yemek yeme, veya TV seyretme uykuya dalmayı kolaylaştırabilir. Sirkadian ritim bozukluğuna bağlı insomni ise düzensiz uyku saatleri olan vardiyalı işçiler, sürekli uçuş yapanlarda görülür. İnsomni nörolojik ve fiziksel bozukluklara sekonder olarak da görülebilir. Demanslı hastalar geceleri uykuya dalmadagüçlük çekebilir, bazılarında ise normal gündüz-gece siklüsü ters dönmüştür. Bazı psikiyatrik hastalıklardan major depresyon ve bipolar bozuklukta insomniye neden olabilir. Özellikle akut manik veya hipomanik fazda uykuya dalma oldukça güç olabilir. Yine şizofrenide insomni görülebilen bir bulgudur. Bazı stimulan ilaçlar, antiparkinson ilaçlar, insomni ile direk ilişkili olabilir. Özellikle kronik hipnosedatif tedavi alanlarda ilaç kesildikten sonra şiddetli rebound insomni ortaya çıkabilir .
Uyku bölünmesi uyku süresince sık olarak uyanılması ve değişen derecelerde uykuya tekrar dönme ile karakterizedir. Yatmadan önce alkol alınması uykuya geçmeyi kolaylaştırır, ama sıklıkla gecenin sonuna doğru uykuyu böler. Noktüri, kardiak hastalıklar, romatoid artrit, fibromyalji ve nöromüsküler hastalıklar yine uyku bölünmesine yol açan diğer medikal ve nörolojik durumlardır.
Sabah erken uyanma şeklinde insomnisi olanlar sabahın erken saatlerinde sebepsiz yere uyanırlar ve tekrar uykuya dalamazlar. Bu tip insomni özellikle major depresyon ve yaşlılarda görülür.

İNSOMNİDE KULLANILAN TEDAVİLER

Kısa etkili benzodiazepinler Triazolam 0.125-0.25 mg.
Midazolam 7.5-15 mg.
Orta etkili benzodiazepinler Temazepam 15-30 mg.
Oxazepam 15-30 mg.
Lorazepam 1-2 mg.
Alprazolam 0.25-0.5 mg.
Uzun etkili benzodiazepinler Flurazepam 15-30 mg.
Diazepam 2.5-10 mg.
Klorazepat 7.5-15 mg.
Klonazepam 0.5-2 mg.
Prazepam 10 mg.
Halazepam 20 mg.
Klordiazopoksit 10-20 mg.
İmidopiridinler Zolpidem 10-20 mg.
Siklopirolonlar Zopiklon 7.5-15 mg.
Antihistaminikler Difenhidramin 25-50 mg.
Sedatif antidepresanlar Amitriptilin 10-75 mg.
Doxepin 10-75 mg.
Trazadon 25-100 mg.
İmipramin 25-100 mg.

NARKOLEPSİ
Etiyolojisi bilnmeyen bir bozukluk olup uzamış uyku hali ile karakterizedir. Katapleksi ve uyku paralizisi ve hipnogojik halüsinasyonlar gibi REM uyku fenomenleriyle birliktelik gösterir.Hastaların %98’inde DQW6 veya DRW için pozitiftir. Narkolepsi REM’den uyanıklık haline geçerken ortaya çıkmaktadır. Bazı narkolepsili hastalarda MRI’da ponsta lezyonlar görülmüştür fakat bu kesin olarak kanıtlanmamıştır. Narkolepsinin daha çok beyinsapı ve talamustaki nöral yapıların disfonksiyonu ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır.
Birçok vakada semptomlar genç yaşlarda ortaya çıkar fakat sıklıkla yanlış tanı alırlar. Genellikle ilk semptom başlangıçta gündüz uykularının süresinin uzamasıdır. Hasta özellikle monoton bir iş yaparken uyuklamaya başlar. Atakların sıklığı giderek artar. Çoğu vakada uyku epizodları dayanılmaz uyku arzusu ve yoğun yorgunluk hissini izler. En sonunda hasta ya tamamen uygun olmayan ya da tehlikeli olabilecek bir ortamda uykuya karşı koyamaz bir hale gelir. Ataklar birkaç saniye ile 30 dakika arasında değişir. Hasta uyandığında kendini canlı hisseder. Ama bazıları ise yorgun oduğunu ifade ederler.
Katapleksi gülme ile indüklenen fasial ve çene kaslarının tonüs kaybı ve bu kaybın gövde ve diğer vücut kısımlarına yayılması ile karakterizedir. Buna ağız çevresinde kasılma eşlik edebilir. Katapleksi varlığı narkolepsi için tanısal olarak kabul edilmektedir. Uzamış gündüz uykularından yaklaşık 2 yıl sonra katapleksi ortaya çıkmaktadır. Katapleksi ataklarının sıklığı ve yoğunluğu başlangıçta hafif iken giderek sıklık ve yoğunluğu artar. Ayrıca emosyonel stresle katapleksi atakları tetiklenebilir.
Uyku paralizisi ve hipnogojik halüsünasyonlar narkolepsida sık olmakla birlikte tanı için gerekli değildir. Bunlar sıklıkla REM parasomnileri olarak ortaya çıkarlar. Narkolepsili hastalar gece boyunca birçok kez uyanırlar. Erkek hastaların %20’sine uyku apneside eşlik etmektedir. Narkolepsili hastalar bazı işleri otomatik olarak yaparlar ve daha sonradan bunları hatırlamazlar. Otomatik davranış genelde uygunsuz olup hasta konuşulan içeriği farklı yorumlayarak hareket eder. Tanısında polisomnografi önemli bir yöntemdir. Polisomnografide uyku latansının 7 dakika ve REM latansının 20 dakikadan kısa olduğu görülür. Multipl uyku latans testinde ortalama uyku latansı 5 dakikadan kısa olup uyku başlangıcında 2 veya daha fazla REM periodu gözlenir.
Ayırıcı tanısında idiopatik hipersomni, kompleks parsiyel nöbetler, geçici global amnezi, uyku apnesi yer alır. İdiopatik hipersomniden multipl uyku latans testi ile ayrılabilir, fakat her ikisininde polisomnografi bulguları benzerdir.
Tedavisinde Modofinil günde tek doz 200-400 mg. kullanılır; özelikle uzamış gündüz uykusu üzerine etkilidir. Metilfenidat 10-100 mg. kullanılır; narkolepsili hastalarda tercih edilir, Kataplekside ise diğer ilaçlarla kombine olarak kullanılabilir. Yine amfetaminler uzamış gündüz uykularını tedavi etmede kullanılır. Antiparkinson olarak kullanılan selejilin bölünmüş dozlar halinde 20-40 mg. olacak şekilde düşük tiramin içerikli dietle birlikte kombine olarak kullanılabilir. Pemolin ve yohimbin ise narkolepside uyku latansını arttırma amaçlı olarak kullanılır.
Kataplekside imipramin yaygın olarak kullanılır. Başlangıçta düşük doz tedavi etkili iken zamanla etkinliği azalabileceğinden dolayı doz arttırılması gerekebilir. Narkolepsi hayatboyu sürmesine rağmen en çok 50 yaş civarında semptomlar belirginleşir ve semptomlar bu yaş grubunda kısıtlılık yaratır.
UYKU UYANIKLIK SİKLÜSÜNE ETKİ EDEN HASTALIKLARIN ETİYOLOJİLERİ

ETİYOLOJİK KATEGORİ SPESİFİK ETİYOLOJİ
Yapısal gelişimsel bozukluklar Yapısal anomaliden kaynaklanan enürezis
Dejeneratif ve kompresif yapısal bozukluklar Obstruktif uyku apne sendromu
Dejeneratif demanslar Alzheimer hastalığı
Hareket bozuklukları Parkinson hastalığı, MSA vb.
Dejeneratif motor, duysal ve otonomik bozukluklar Duchenne müsküler distrofisi, myotonik distrofi, limb girdle distrofi, ALS
Kalıtımsal kas, nöromüsküler, ve nöronal bozukluklar Konj. myopati, Kleine Levin send.
Endojen metabolik bozukluklar Tiroid hastalıkları
Alkolizm ile ilişkili besinsel defisit ve sendromlar Alkolizm
Transmissible spongiform ensefalopatiler Fatal familyal insomni
Periferik sinir sisteminin demyelinizan hastalıkları Gullian Barre sendromu
Otoimmün ve inflamatuar bozukluklar Romatoid artrit, polimyozit, M.gravis
Travmatik bozukluklar Posttravmatik hipersomni
Epilepsi Uyku epilepsisi; noktürnal paroksismal distoni
Baş ve yüz ağrısı Uyku ile ilişkili başağrıları
Uyku bozuklukları Narkolepsi; REM uykusu davranış bozuklukları; RLS; periodik ekstremite hareket bozukluğu; primer insomni; uyur gezerlik, uykuda konuşma; bruksizim
İlaçla indüklenen ve iatrojenik nörolojik bozukluklar Antidepresanlar; hipnotik bağımlı uyku bozuklukları; stimulan bağımlı uyku bozuklukları

UYKU APNESİ
2 tipi vardır. Obstrüktif uyku apnesi ve santral uyku apnesi. Obstrüktif uyku apnesinde havayolunun aralıklı tıkanmasıyla solunum ve uykunun kesintiye uğraması görülür. Santral uyku apnesinde ise santral solunum kontrol mekanizmalarının hassasiyetini kaybetmesi sözkonusudur.
OBSTRÜKTİF UYKU APNESİ
E/K oranı 2/1’dir. Çeşitli çalışmalarda ailevi özelliğinin olduğu söylenmektedir. Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, myokard infarktüsü, pulmoner hipertansiyon, geçici iskemik atak ve serebrovasküler olay ile ilişkili bulunmuştur. Uzamış gündüz uykusu hastanın günlük aktivitelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Esas neden uyku sırasında yumuşak damak seviyesinde havayolunun rekürren olarak tıkanmasıdır. Hasta uyanıkken üst solunum yolları kasları inspiryumda kasılıp havayolunu açık tutarlar, ancak bu mekanizma hasta uykuda iken kaybolur. Bu da horlama ve apne ile sonuçlanır.
Hastaların uykuda yüksek sesle horlamaları tipiktir. Solunum durması ile hastanın uyanması tüm gece boyunca sürer ve bu gündüz uyuklamaya veya uyanıkken performans düşüklüğüne yol açar. İntermittan havayolu obstrüksiyonu aralıklı hipoksi ve hiperkapniye yol açarak sistemik hipertansiyon, kardiak aritmi ve epilepsiye yol açabilir. Narkolepsiyle sıklıkla beraber olarak görülür. Hazırlayıcı faktörler arasında obezite, aile hikayesi, akromegali, hipotiroidi, alkol ve sedatif kullanımı bulunmaktadır. Tanıda polisomnografi kullanılır.
Tedavisinde obezite bir risk faktörü olduğundan dolayı kilo vermek önerilir. Bu şekilde üst solunum yolu obstrüksiyonu ve gündüz uyuklamaları azaltılmış olur. Ayrıca gece oksijenasyonuda artar. Gastroplasti ve gastrik by-pass morbid obezitede kullanılabilecek yöntemlerdir. Ortodontik uygulamalar çene, farenks ve yumuşak dokuların pozisyonunu değiştirerek havayolu obstrüksiyonunu engeller. Devamlı nazal pozitif hava basıncı farengeal hava basıncını arttırarak kollapsı önler. Fakat bu yönteme her zaman hasta uyum sağlayamayabilir. Uvulopalatofaringoplastinin başarısı kısıtlıdır.
SANTRAL UYKU APNESİ
Nadir görülen bir durum olmakla birlikte santral solunum kontrolünün hassasiyetinin azalması ve uykuda karbondioksit kemoreseptör hassasiyetindeki değişikliklerin bir sonucu olarak görülür. Bazen yüksek irtifada karşomıza çıkabilir. Pickwickian sendromu santral ve obstrüktüf uyku apnesinin kombine olarak görüldüğü hiperventilasyon ve hipersomni durumudur. Bu sendromda hiperkapni vardır ve hastalığın tanısında hipotiroidi mutlaka dışlanmalıdır.

Asetozolamid günde 4 kez 250 mg. olarak kullanılır. Yine trazadon 50 mg. verilebilir. Pickwickian hastalarında ise medroksiprogesteron asetat etkilidir.

PARASOMNİLER
Uyku sırasında arzulanmayan fenomenlerdir.
1- REM uykusu parasomnileri: REM uykusu davranış bozukluğu veya uyku paralizisi olarak görülür.
2- REM uykusu davranış bozukluğu: Bunlar uyku paralizisi olarak ortaya çıkabilir. Konfüzyonel uyanış, uyurgezerlik, uyku terörü şeklinde de görülebilir.
3- Uykuda ritmik hareket bozuklukları: Bunlar arasında uykuda konuşma ve gece krampları görülür.
4- Noktürnal paroksismal distoni: Diş gıcırdatma, enürezis, panik bozukluk ve noktürnal disosiyatif bulgular şeklinde görülür.
UYKU PARALİZİSİ
Uyku başlangıcı veya uyanma sürecinde birkaç saniye ile 20 dakika arasında değişen sürelere uzayabilen ekstremite paralizisidir. Erişkinlerin %50’sinde en az bir atak mevcuttur. Bu durum narkolepside daha sık olur. Solunum ve göz kasları korunur. Hastalar başlangıçta korkulu halüsinasyonlar görebilirler. Takip eden epizodlar daha benign seyreder. Hasta ufak bir stimulusa cevap verir ve REM uykusundan uyanıklığa geçer. Yyku paralizisine kas atonisi, H rekleks baskılanması ve EEG’de alfa aktivitesi veya dalgınlık eşlik eder.
REM UYKUSU DAVRANIŞ BOZUKLUĞU
Bu durum gece boyunca birkaç kez veya birkaç haftada bie sıçrama veya kendini yataktan atma biçiminde ortaya çıkar. Bu sebeple hasta yaralanabilir. REM uykusu sırasında korkulu rüyalara kısa motor otomatizmalar eşlik eder. Orta yaş ile ileri yaşta ortaya çıkıp hastaların 1/3’ünde Parkinson, multinfarkt demans veya multisistem hastalık görülür. Antikolnerjikler egzerbasyona yol açabilir. 0.5-2 mg. klonezepam, levodopa, benzodiazepin veya karbamazepin tedavide etkilidir.
KONFÜZYONEL UYANIŞ
Etkilenmiş bireylerde dezoryantasyon, konfüzyon, konuşmada yavaşlama görülür. Uykunun 3. veya 4. evresinde uyanan hastaların EEG’lerinde senkron veya asenkron delta aktivitesi izlenir. Epizodlar birkaç saniye ile 10 dakika arasında değişir.
UYURGEZERLİK
Yataktan kalkıp yürüme ile ilişkili kompleks otomatizmalar olarak ıkabul edilebilir. Uykunun ilk 1/3’ünde evre 3-4’te ortaya çıkar. Bazen yaralanmalar olabilir. Daha çok çocuklar ve adölesanlarda görülür. EEG’de hipersenkron delta aktivitesi mevcuttur. Semptomlar arasında çığlık atma, taşikardi, terleme, midriazis ve amnezi ve bulunduğu mekanı terketme çabası yer alır. Erişkinlerde psikopatolojiyle, çocuklarda Tourette sendromu ile ilişkilidir. İmipramin 0.5-1 mg/kg, diazepam 5 mg. veya klonezepam 0.5-1 mg. olarak kullanılabilir.
RİTMİK HAREKET BOZUKLUĞU
Kafa veya vücut sallama gibi sterotipik ve repetetif hareketlerdir. Uykunun ilk evresinde 20 dakikaya kadar uzayabilen epizodlar halinde izlenir. 4 yaşından büyük çocuklarda ortaya çıkar.
UYKU BAŞLANGIÇLI MYOKLONUS
Kol ve bacaklarda ani sıçrayıcı hareketler olarak görülür. Uyanıklıktan uykuya geçerken ortaya çıkar.
UYKUDA KONUŞMA
NREM veya REM uykusundan uyanırken ortaya çıkar. Uykusuzluk, stres, ateş, uyku apnesi ve uyurgezerlikle birliktelik gösterir.
NOKTÜRNAL BACAK KRAMPLARI
Uyanırken görülür. Egzersiz, hamilelik, metabolik bozukluk, diabetes mellitus, sıvı-elektrolit dengesizliğiyle meydana gelir. Etkilenen kaslarda kramplar palpe edilebilir. tedavi kinin, verapamil ve vitamin E ile yapılır.
NOKTÜRNAL PAROKSİSMAL DİSTONİ
Ballistik koreoatetoid hareketlerin eşlik ettiği distonik postür, uykunun 2.. evresinde ortaya çıkıp 15-60 saniye sürer ve gece boyu tekrarlar. Hasta genellikle uyanıktır. Patoloji frontal lop suplementer motor alan kökenli parsiyel bir nöbet olup karbamazepin tedavisine iyi cevap verir.
BRUKSİZM
Dişlerin gıcırdatılmasıdır. Uykunun herhangi bir aşamasında görülüp hastayı uyandıracak kadar gürültülü olabilir. Genelde strese bağlıdır. Ağızlık kullanılarak hasra önlenebilir.

ENÜREZİS
Çocukluk çağında tam mesane kontrolü 3 yaşında sağlanır. Ancak çocukların %10’unda 6 yaşına, %3’ünde 12 yaşına kadar epizodik olarak enürezis ortaya çıkar. Genelde aile hikayesi vardır. Ürolojik muayene normaldir .Mesane egzersizi önerilir. Refrakter vakalarda dezmopresin veya imipramin önerilir.
PANİK BOZUKLUK
Evre 2’de ortaya çıkar. Ataklar arasında korku, palpitasyon ve terleme görülür. Rüya yoktur. Genelde gündüz de panik epizodlar devam eder.
NOKTÜRNAL DİSOSİYATİF BOZUKLUK
Kompleks davranış ve şiddet davranışları vardır. Genelde fiziksel ve seksüel taciz öyküsü vardır. EEG’de uyanıklık ile uyumlu patern görülür.
BEKLENMEYEN ANİ GECE ÖLÜMÜ
Nadir olmayıp genelde ölüm öncesi solunum güçlüğü olup sonucun ventriküler fibrilasyona bağlı olduğu düşünülmektedir. REM sırasında uzamış sempatik deşarjların da bir sonucu olabilir. Başarıyla resüsüte edilmiş vakalarda tedavide antiaritmikler ve defibrilatör kullanılır.
EPİLEPSİ
Parasomniler noktürnal epilepsiyi taklit edebilir. Ayırıcı tanı açısından primer jeneralize epilepsi, absans, benign rolandik epilepsi, myoklonik epilepsi ve temporal/frontal lop orijinli kompleks parsiyel nöbetler dışlanmalıdır. Tanı iyi bir anamnez, polisomnografi, PET ile konabilir.
EPİZODİK NOKTÜRNAL KOMPLEKS MOTOR AKTİVİTE YAPAN NEDENLER

HASTALIK EPİZODUN GÖRÜLDÜĞÜ EVRE
Uykuda yürüme NREM, sıklıkla SWS
Uyku terörü NREM, sıklıkla SWS
Temporal lop orijinli kompleks parsiyel nöbet Sıklıkla NREM
Frontal lop orijinli kompleks parsiyel nöbet Sıklıkla NREM
Hipnojenik paroksismal distoni Sıklıkla NREM
Panik bozukluk NREM
REM uykusu davranış bozukluğu REM
Kabuslar REM
Noktürnal deliryum Uyanıklık
Disosiyatif epizod Uyanıklık
Malingering Uyanıklık

0 views


Uyku ve Uyanıklık Nedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder